2.Bölüm:"İLK OYUN"

320 117 40
                                    

Aydınlık.

Her sabah evlerimize ulaşıp camlarımızdan süzülen bu ışık, keşke bedenlerimizden süzülüp ruhlarımıza giriş yapabilseydi. O zaman yaşadığımız karanlıktan kurtulmak için umutla uyanabilirdik belki de.

Uykuyu insanın düşüncelerini kısa süreliğine yok eden bir kaçış yolu olarak görüyordum. Ama bu yol da da geçişi bir süreliğine bitiyordu maalesef. Uyanmak zorunda olduğum için göz kapaklarıma örtülmüş karanlık örtü kalkarak yerini aydınlığa bırakmıştı.

Odamın bu derece aydınlık olmasını sevmiyordum.

Yatakta doğrularak uyku sersemliğimi üzerimden atmak için elimi ve yüzümü yıkadım. Bugün okulda beni nasıl bir gün bekliyordu acaba?

Hemen odama geçip okul kıyafetlerimi giymeye başladım ve dün yaptığım gibi gömleğimin kollarını dirseklerime kadar kıvırdım. Babamla karşılaşmadan bir an önce evden çıkıp gitmek istiyordum. Saçlarımı yine doğal halinde açık bırakarak elimle hafiften düzeltmeye çalıştım. Saçlarımı seviyordum.

Ayakkabılarımı yerinden alıp sessizce evden çıktım. Apartmandan çıkıp temiz havayla karşışınca kulaklığımı takıp müzik listemin neredeyse yarısını kaplayan Pera'dan rastgele bir müzik seçip yürümeye devam ettim. Bu grubun neredeyse tüm şarkılarını seviyordum.

Okula vardığımda burada geçireceğim 2.günü yaşayacak olmama rağmen fazla isteksiz olduğumu fark ettim. Ne de olsa dün güzel bir başlangıç olmamıştı benim için. Bu okulda daha kimseyi tanımıyordum ve dün kavga ettiğim kişilerin, yani Cansu ve Aras'ın sınırlarını henüz bilmiyordum. Bu beni tedirgin ediyordu.

Merdivenlerden çıkıp sınıfa girdiğimde Cemre'ye günaydın dedikten sonra yerime oturdum. Dersin başlamasına 10 dakika kadar bir süre vardı. İlk ders ingilizceydi ve ben bu zamana kadar ingilizce dersini hiç sevmemiştim. Sıkıntıyla oflayarak çantamdan kitaplarımı çıkardım ve masanın üstüne koydum.

Kalorifere koyduğum sağ kolumu başıma yaslayıp boş gözlerle sınıfa girenleri izlemeye başladım. Dün tam bir çocuk gibi davranıp başımı kaldırmamıştım ve insanları izleme fırsatım olmamıştı. Hoca gelmeden birkaç dakika önce Aras ve Burak sınıftan içeriye girdi. Aras'la göz göze geldiğimizde hemen bakışlarımı önümde duran kapalı kitaba çevirdim. İkisi birlikte konuşarak arkamdaki sıraya,y ani yerlerine oturmuşlardı.

Aras'ın dün kantindeki sinirli halini düşünürken öğretmenin gelmesiyle herkesle birlikte ben de ayağa kalktım.Öğretmen aksi bir şekilde "Günaydın." dedikten sonra yerime oturdum.

Kadının boyu gerçekten çok fazla kısaydı ve belki de normal olan kilosu boyundan dolayı çok fazla gösteriyordu. Kahverengi saçları ense hizasındaydı ve oldukça kabarıktı. Ortadan ayırdığı bu kabarık saçları önden bakıldığında kulağının alt kısmına geliyordu. Kahverengi kaşları hafiften çatılmıştı ve dudakları sanki yer çekimine yenik düşmüş gibi somutuyordu. Kareye benzer gözlükleriyle beraber saçlarını eliyle arkaya atarak masasına oturmuştu. Yüzüne bakıldığında bile oldukça aksi bir kadın olduğunu anlamak zor değildi.

Sınıf defterini imzaladıktan sonra akıllı tahtayı açıp kitaptaki etkinlikleri yapmaya başladık. Dünden beri sınıfı ilk defa bu kadar sessiz görüyordum ve kimseden en ufak bir ses bile çıkmıyordu. Herkesin bakışları hocadaydı ama dersi gerçekten dinledikleri için mi yoksa dersi dinliyormuş gibi gözükmek için mi böylelerdi anlayamamıştım. Hoca koskoca sınıfı bu hale getirebildiğine göre oldukça katı biri olmalıydı.

Etkinlikleri yaptırırken durup birden başlamasıyla hayretler içinde kalmıştım diyebilirim.

"Ben sizinle daha ne kadar devam edeceğim böyle? Ben ders anlatırken not alın demiyor muyum size? Not alın!" kadının bu gereksiz bağırmasıyla şaşkınlıktan ağzımın hafifçe aralanmasına engel olamadım. Zaten herkesin gözü kadının üzerindeydi ve gerektiğinde not alıyorlardı. Bu kadın daha ne istiyordu böyle?

GÖRÜNMEZ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin