Hayal kırıklığına uğradığım zamanlar olurdu. Beklemediğim şeylerin gerçekleştiği ve yüzüme tokat gibi çarpan gerçeklerden kaçamadığımı anladığım, elimin kolumun bağlandığı, ne yapacağımı, ne düşüneceğimi dahi bilemediğim zamanlar.
Böyle zamanlarda kendi kabuğuma çekilmeyi tercih ederdim.
Kendimi dinleyip, belki de bir şeyleri sindirdiğimde çıkardım oradan. Fakat şuan ne yapacağımı bilmiyordum.
Eğer sonbaharda açan bir çiçek varsa, o ben olmalıydım. Tek sorun, sanırım sonbaharı kaçırmış, geç kalmıştım.
Seni, o hastanenin girişindeki koltuklardan birinde, üzerinde hasta kıyafetleriyle ve saçma sapan bir şapkayla -sana yakışmayan bir şey olmadığını idda ederdim, galiba sana yakışmayan tek şey o kıyafetti-bizden yaşlarca küçük bir kızla oyun oynarken gördüğümde, kışın ortasında çiçek açtığımı hissetmiştim.
Kalbimin sıkışmıştı, birileri içime tonlarca ağırlık koymuş gibiydi.
Yanına yürürken, aylar sonra seni gördüğüm için heyecanlıydım ama neden hastane kıyafetleri içinde orada durduğunu bilmiyordum. Aklıma kötü bir şey de getirmek istemiyordum ama annem ve annenin sakladığı şeyin bu olduğunu da anlamıştım.
Kabak gibi de ortadaydı zaten.
"Somi!"
Annen adımı seslenene kadar, önündeki puzzle'la ilgileniyordun. Kafamı çaprazımdaki asansörlerin önünde duran annene çevirdiğimde, çoktan beni gördüğünü biliyordum.
Annen yanıma gelirken, kafamı ondan ayırıp sana çevirmiştim. Gözlerinde şaşkınlık yoktu. Sadece yüzüme bakıyordun. Ayağa kalkmıştın ve yanındaki küçük kızda bunu umursamamış gibi puzzle'ı birleştirmeye devam etmişti.
Ara vermeden sana yürürken, annen çoktan yanıma ulaşmıştı bile.
Karşımda dikilirken, dilsiz gibi hissetmiştim.
"Odaya çıkalım," demişti annen ikimizin omuzlarını tutup yürümemizi söylerken.
Şok olduğumu biliyordu, sende biliyordun . Bir açıklama beklediğimi de aynı şekilde.
Odaya çıkana kadar tek bir kelime bile etmemiştin. Endişelenmeye başlamıştım. Asansörden korkan ben, ilk defa beni yukarı çıkartan halatların kopma ihtimalini değil, sana kötü bir şey olmuş olması ihtimalini düşünüp durmuştum.
Odaya girmeden önce annen, arkamızda duran hemşireye dönüp bir şeyler söylediğinde, sen çoktan kapıyı açmış içeri geçmem için bekliyordun.
"Neden buradasın?" demiştim kendimi mavi kadife koltuğa attığımda. Karşımdaki yatağa oturup, sırtını arkandaki yastıklara yaslamış, bir kolunu da başının altına destek olarak koymuştun.
"Ben," demiştin omzunu silkip. "Galiba biraz hastaydım."
"Görüyorum," demiştim söylediğin şeyin saçmalığına gülerken. "Tatil için burada olmadığın ortada."
"Sen neden buradasın?"
"Biri var, oldukça yakındık ama hastanede yattığı alt komşumuz Wendy dahil tüm dünya bilirken, bir ben bilmiyormuşum, onu ziyarete geldim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alphabet boy | hoseok
Fiksi PenggemarOyun alanının prensi sensin, Ama asla beni ağlarken yakalayamayacaksın. to ;; @-PeterPan