Bir akşam evde otururken kapımı çalmıştın, annem evde değildi, kocasıyla bir yere gitmişti. Hala ona baba demeyi kabul etmiyor olmam çocukluktu biliyorum ama kimse demem için zorlamıyordu da zaten.
"Dışarı çıkmak ister misin?" demiştin. Üzerindeki kıyafetlere bakılırsa reddetmeyeceğimi bildiğinden giyinip gelmiş olduğunu düşünmüştüm.
Üzerime bir kot ve tişört geçirirken kapıda beni beklemiş, çıkana kadar da bir türlü susmamıştın.
"Hayatım hazırlanmanı bekleyerek geçti!" demiştin, aslında bakılırsa benim hayatım seni bekleyerek geçmişti.
Beni bir pasta dükkanının önüne getirdiğinde, pembe tabelasının ve sevimli dekorasyonunun büyüsüne kapılmıştım. Elindeki anahtarla kapıyı açmıştın ve buranın kime ait olduğunu sormadan peşinden içeri geçmiştim.
"Arkadaşımın dükkanı," demiştin soracağımı tahmin eder gibi. "Akşamları buraya gelip bir şeyler deniyorum, son zamanlarda pasta yapmak hoşuma gitmeye başladı."
Söylediklerin oldukça ilginç gelmişti ama küçüklükten beri pasta yemeyi seven biri olduğundan, buna pek de şaşırmamıştım.
Sadece, sevdiğin tek şeyin, pastayı yemek değil, ayrıca onları yapmak olabileceğini tahmin etmezdim.
"Bu harika," demiştim gülerken. Tezgahın arkasında mutfağa geçtiğimizde, buranın gerçekten ama gerçekten çok hoş bir yer olduğunu düşünmeye başlamıştım.
"Sanırım ilk önce eğitim almam gerekiyor," bana dönüp gülmüştün. "Ama seninle konuşmadan bir şey yapmak istemedim."
"Benimle neden konuşasın ki?" demiştim, benden izin alman gerekeceğin bir durum yoktu ya.
Dolaptan hazır kekleri çıkartırken bana bir göz atıp tekrar keklere dönmüştün.
"Sen ne yapmak istiyorsun?" demiştin. "Hayatın boyunca evde oturacak değilsin ya, üniversiteye geri dönmeyi planlamıyor musun?"
"Ah, o mesele," demiştim, son zamanlarda herkesin benimle bu konu hakkında konuşmaya çalışması canımı sıkmıştı. "Dönmeyeceğim sanırım."
"Neden?" demiştin elindeki keki kenara koyup yüzüme şaşkın bir ifade ile bakarken. "Oraya girmek için yıllarını verdin, Somi. Zaten benim yüzümden bıraktığın için vicdan azabı çekiyorum."
Kendini suçlaman hiç hoşuma gitmemişti. "Seninle alakası yok," demiştim omzumu silkip bunu olağan bir durun gibi göstermeye çalışırken. "O bölüm bana göre değildi, senin hayalini bulmana sevindim ama sanırım ben hala ne istediğimi bilmiyorum."
Kalçanı tezgaha dayayıp bana dönmüştün ve sanki büyük bir konuşma yapmaya hazırlanıyormuşsun gibi dudaklarını yalamıştın, itiraf etmem gerekirse o an seni öpmek istemiştim ama biliyorsun, sana dokunmak bile tüylerimi diken diken etmeye yetiyorken, bir öpücüğün yol açacağı hisleri kaldıramazdım.
"Bu sefer ben seni takip edeceğim," demiştin. "Yıllardır sen benim peşimden geliyorsun, bırak da bu sefer ben seni takip edeyim."
"Nasıl yani?"
Ne demeye çalıştığını az çok anlasam da, sorma ihtiyacı hissetmiştim.
"İstediğini yap, hayalini bul ve bende senin peşinden geleyim diyorum, yani istersen tabi" kıkırdayıp devam etmiştin. "Benden bıktıysan evimde oturup, akşamları burada pasta yapmaya devam edeceğim."
Dayanamayıp bende güldüğümde, senden bıkmanın imkansız olduğunu düşünmüştüm.
Ve seni beklediğim her saniyeye değdiğini de.
"Bende yapabilir miyim?" demiştim, geçiştirmeye çalışırken. Biraz bozulduğunu hissetmiştim ama bunu konuşmak bile beni utandırmaya yetmişti.
"Tabi," demiştin önüme bir kek attıktan sonra.
Benim pastam seninkinden güzel olduğunda biraz bozulmuştun ama en sonunda moralin bozukken, yaptığın pastalarında kötü olduğunu söylemiştin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alphabet boy | hoseok
FanfictionOyun alanının prensi sensin, Ama asla beni ağlarken yakalayamayacaksın. to ;; @-PeterPan