"tamam yapacağım." telefonu jeonghan'ın elinden çekip aldım. ekranda birçok emoji ile süslenen 'hoshi~' yazısı çok kızsıydı fakat jeonghan'ın tipi bunu destekler nitelikte olduğu için ses çıkarmadım ve arkadaşlarımı bir kez daha hayal kırıklığına uğratmamak için derin bir nefes alıp çağrıyı başlattım.
"ona jeonghan'ın arkadaşı olduğunu ve isminin de eunwoo olduğunu söyle." heyecanla konuşan seungcheol'e kafamı salladım.
"efendim?" gelen boğuk sesle birden tavan yapan heyecanıma içimden küfrettim. bu işler bana göre değildi. yine gülünç duruma düşmem an meselesiydi.
derin bir nefes alıp konuşmam için beni dürtükleyen jeonghan'ı görmezden geldim ve "beni hatırlamadın mı?" diyerek berbat oyunculuğumu gözler önüne serdim.
tamam, beni tanımıyor. tanımayacak da. sadece keyif alıp ortama biraz enerji katmalıyım.
"hayır? gizli numaradan aramışsın, nasıl tanıyabilirim?"
"eunwoo ben, hani jeonghan'la birlikte sizin sınıfa geliyorduk." birkaç saniye sessiz kaldığında düşünmesinin neden bu kadar uzun sürdüğünü merak ediyordum. "bu kadar düşündüğüne göre eunwoo isimli çok tanıdığın var."
biraz gülüp kuzeninin isminin de eunwoo olduğunu ve beni hatırladığını söyledi. birbirlerine vurarak gülen çocuklara kısa bir bakış atıp alt dudağımı ısırdım. bu iş o kadar da kötü değildi.
şu an aslında valizlerini toparlaması gerekiyordu fakat eunwoo ile konuşmayı tercih etmişti. jeonghan'ın gerçekten böyle bir arkadaşı var mı merak ediyordum doğrusu.
biz konuşmaya devam ediyorken sıkılmış olacaklar ki jeonghan telefonuna hızla bir şeyler yazıp önüme itekledi.
'amerika'dan döndüğünde takılabiliriz falan de, flört et şununla! sabahtan beri havadan sudan konuşuyorsunuz'
bu sessiz azarlamayla yutkunup "ee," diye bir giriş yaptım. "amerika'dan döndüğün zaman belki bir şeyler yaparız."
"olur ama senin sevgilin vardı?" jeonghan dudaklarıyla hızla 'ayrıldık' diye yüz kere heceledi. ben de kısaca "ayrıldık." dedim. nasıl da güzel bir piyondum öyle.
birden hoşuma giden sohbet tekrar başta olduğu gibi sahte ve sıkıcı bir hal almıştı. tamam, karşı hattaki çocuk bayağı yavşak bir tipti ama onunla konuşmak hoşuma gitmişti. uzun zamandır kiminle böyle konuşmuştum ki?
"gerçekten mi? daha dün beraber bir fotoğrafınızı paylaşmıştın. ayrıca senin kızlarla ilgilendiğini sanıyordum, bana öyle söylemiştin." endişeyle dudaklarımı kemirmeye başladığımda jeonghan telefonu elimden aldı ve sabahtan beri kendini tutan tüm salaklar kahkahalarını serbest bıraktılar.
"amanın, çok mu üzüldün sen eunwoo sana bakmadı diye~" jeonghan alay ediyorken seungcheol "hala acı çekiyormuş!" diye bağırdı kahkahalarının arasından. kendimi biraz kötü hissetmiştim. üstelik jeonghan telefonun sesini kapatmadan önce çocuğun küfür ettiğini duymuştum. bu duruma düştüğü için bana da gıcık olmuştu muhtemelen.
onlar konuşmaya devam ediyorken masanın üstündeki telefonumu alıp ayağa kalktım. mekandan çıkarken bile beni fark etmemişlerdi. evet biz arkadaştık. onlara göre biraz yetersizdim sanırım, o kadar.