twenty-four

804 105 20
                                    

biraz daha şişmiş gözlerini izledi ve bakışlarını aynadan çekti. sonra, isteksizce ve biraz da tereddütle telefonunu alıp hoshi'yle olan sohbet odasını açtı. vazgeçebilirdi fakat şu an onun yanında olmasını istiyordu.

seni görmek istiyorum.

gönderip derin bir nefes almaya çalıştı ama bu bile acı veriyordu, her an ağlamak üzereymiş gibiydi. hâlbuki yeni kendine gelmişti.

"umarım beni terslemez."

bunu beklemiyordum.

beklemediğini biliyordu, çünkü jihoon da böyle bir şey yapacağını beklemiyordu kendinden. nasılsa gidecek ve bir daha onunla görüşmeyecekti. tek tutunağı buydu.

ben gitmeden görüşmüş oluruz.

gönderip kafasını tavana kaldırdı. oda karanlıktı fakat perde açık olduğu için ay ışığı vuruyordu içeri.

tamam o zaman, sana geliyorum.

böyle bir şey yazacağını hiç düşünmemişti, yine bir sürü soru sorar sanmıştı. hassas olduğu için hemen doldu gözleri, gönderdiği yaşlar geri gelip akmak için fırsat kolluyorlardı.

şimdi mi?

belki de dalga geçiyordu. o, hoshi, jihoon'la hiç dalga geçmiş miydi?

hım, bu saatlerde trafik falan olmuyor.

"beni cidden bu kadar önemsiyor musun..." burnunu çekip telefonunu koltuğun üstüne bıraktı.

sen ciddi misin?

küçük umutların peşine takılmak, istediği en son şey bile değildi.

beni şu an görmek istiyorsun. normalde böyle bir şeyi istesen bile söylemezdin, bunu söyleyebilecek kadar yoğun bir istek duyduysan, siktir et, geliyorum işte.

verebileceği tek cevabı yazdı.

açık market bulursan çikolata al lütfen.

ve gönderdi, canı çikolata istiyordu.

tamamdır.

simpleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin