fourty-four

746 102 15
                                    

bulundukları küçük odada bir kez daha göz gezdirdi. jihoon hala gözlerini duvara dikmiş oturuyordu. şoku bir türlü atlatamamış gibiydi. soonyoung onun neden yangınlardan ya da siren seslerinden korktuğunu bilmiyordu.

mecbur kaldıkları için oradan ayrılmışlardı ve birkaç saat sonra burayı bulmuşlardı. soonyoung görevli olan yaşlı adama yangından bahsetmişti, bunun için rahattı. yetkililerin şu an orada olduğunu tahmin edebiliyordu.

"jihoon..." bir kez daha seslendi ona. cevabı iki üç saniye süren bir bakışmaydı.

sonra başka bir şey denemeye karar verdi. soonyoung'a göre bunun tam zamanıydı.

eski ve lekelerle dolu olan otel koltuğundan kalkıp yatağa, jihoon'a doğru, yürüdü. oturana kadar fark edilmemişti bile.

"iyiyim," jihoon mırıldandı. "sadece uykum var."

gözlerini ovuşturmak için ellerini kaldırmıştı ki, soonyoung onları havada asılı bırakacak bir etkiyle dudaklarını onunkilere dokundurdu. bu başlangıçtı. onu ürkütmek ya da kaçırmak istemiyordu. karşılık vereceğini söylemişti, bekliyordu o da.

sonra, jihoon, ellerini yatağa geri bıraktı. gözlerini kapattı ve hissetmeye çalıştı. aklına doluşan kötü şeyleri değil de soonyoung'u düşündü. kendine bir şans vermek istiyordu. ona da.

soonyoung onun kendiyle çatıştığını fark ettiğinde sol elini yanağına koydu.

kuruluk aralanan dudaklarla yavaşça yok olurken kalp atışları yer yer boyası dökülmüş kirli duvarlara çarpıyordu.

simpleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin