bir süre daha dağınık saçlarını izledim ve "böyle cidden iyi oldu." diye mırıldandım.
gözlerini kaçırması beni güldürürken elimdeki poşetleri sallaya sallaya çoktan ezberlediğim balkona yürümeye başlamıştım bile.
"onlar ne? ayrıca neden habersiz geliyorsun?" peşimden bağırıyordu fakat burada olduğum için mutlu olduğunu biliyordum. cevap vermedim.
yer minderlerinden birine kendimi attım ve yanıma oturmasını izledim.
"sana içmek için farklı planlarım olduğunu söylemiştim. umarım fazla dayanıksız değilsindir seninle uğraşamam." tekrar gözlerini kaçırdı.
"bilmem." dayanıksız olduğuna emindim. daha önce içmemişti ne bekliyordum ki?
"başta kötü gelebilir ama alıştıkça içesin gelecek." lafım biter bitmez bunu bekliyormuş gibi şişelerden birini aldı ve ağzına dikti.
dakikalar su gibi geçiyordu. düşüncelerim puslanmıştı, kanımın damarlarımdan geçişini hissedebiliyordum.
sarhoşken beni engellemesini söylediğim jihoon şu an yanımdaydı. üstelik sarhoştu. hem de deli gibi. gözleri kayıyordu.
"yah! aptal! uyursan tüm eğlencesi kaçar! sakın uyuma yoksa seni engellerim." saçını çektiğimde tuhafça bana bakmaya başladı. sonra söylediklerimi tekrar düşündüm. o konuşana kadar da düşünüyordum.
"tamam engelle beni."
öyle şiddetli bir şekilde kahkaha atmaya başladık ki, gecenin bilmem kaçıydı ve birkaç komşunun yataklarında küfrettiklerine emindim bu gürültüye karşı.
jihoon biten şişeyi işaret parmağıyla ileri itekledi ve sağımda duran açılmamışlardan birine uzandı üzerimden. hala uzanıyordum fakat o oturmakta diretiyordu. birazdan düşüp bayılacaktı zaten.
şişelerden birini kavrayıp geri çekilecekken bana baktı ve o saniye yutkunduğuna yemin edebilirdim.
bulanık görüşümü açmak için gözlerimi ovaladım ve kocaman araladım onları. jihoon elindeki şişenin kapağıyla uğraşıyordu.
"jihoon..."
"hım?" açmaya çalıştığı şişeyi boşverip kan çanağına dönmüş gözlerini suratıma çevirdi. terlemişti, yanakları pembeydi.
"tamam yeter bu kadar." elinden aldım şişeyi. sonra doğruldum ve onun gibi bağdaş kurdum.
"seni hiç öptüler mi?" vücudu taciz edilmişti belki fakat dudakları dokunulmamış olabilirdi?
sanırım içki yüzündendi, biraz daha kızardı. üstelik ben de terliyordum. bir şişeden fazlası gereksizdi, aptallık etmiştim ama kimin umurundaydı?
"b-bunu..." saçlarını karıştırdı. aralık dudaklarım ve üzerimdeki ağırlık sebebiyle iyice kısılmış gözlerimle onu izliyordum.
bana dikti sonra bakışlarını. "bunu neden soruyorsun?"
omuz silktim. gözlerimi tekrar ovuşturdum ve kolunu tutup onu kendime çektim.
yarın bu olanların hepsini hatırlayacaktım, bir daha içmesine izin vermemeyi ve onun yanında içmemeyi kafama not ettim.
"adımı öğrenmek istiyor musun?" kulağıma çalınan kalp atışlarıyla elimi yanağına koydum.
umarım bunu hatırlamazdı. ilişkimizin içine sıçmış olacaktım yoksa. benden de tiksinebilir, korkabilirdi.
titrek göz bebekleriyle kafasını olumlu anlamda aşağı yukarı salladı. elimi yanağından çekmedim, suratımı yaklaştırdım biraz daha. buraya bunun için gelmemiştim.
ne düşüneceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. yapmam gereken tek şey puslu görüşüme rağmen ince olduklarına emin olduğum dudaklarını kavramaktı.
"beni öpecek misin?" kapatmamak için zor tuttuğu gözlerini kırpıştırdı. alnına yapışan ve onu rahatsız ediyormuş gibi duran saçlarını diğer elimle yukarı doğru taradım. vücut ısısı gittikçe yükseliyordu. bunu avucumun yaslı olduğu yanağından anlayabiliyordum.
titreyen ellerinden biriyle tişörtümün yakasını tuttu ve dizi tamamen dizime yapışmışken dudaklarını dudaklarıma değdirdi. 'daha fazlasına gerek yok,' der gibiydi. 'zaten yeterince yıprandım...'
geri çekildiğinde gözlerimi açmadan "soonyoung." diye fısıldadım. ismimin bir önemi yoktu ama bilmek istiyordu.
"kwon soonyoung." derken gülümsedi. ağzına yakışmıştı. keşke ona önceden söyleseydim.
n// soonyoung'un ağzından yazdım belki ama fark ettiğiniz gibi sarhoştu. tavırları daha bir değişikti. neyse yorum istiyorum ben. hani eleştiri, hani tepki, kırıyorsunuz ama tch otuz birinci bölüm bu ayıp ediyorsunuz... ha bir de, jihoon'u gözardı etmeden düşünün, amaaan işte öptü ya, demeyin. neyse, anlayan anladı beni zaten