dizlerine yasladığı kafasını yana yatırp bir süre daha yaktıkları kamp ateşini izledi.
"sanırım bir otel falan bulmalıyız." jihoon yükselen hayvan sesleriyle onu onaylarken kafasını tamamen kaldırmış, etrafını izliyordu. sabah pekala bu güzel bir geziydi.
hava kararana kadar.
"ateşi söndürmeliyiz, burada hiç ışık yok. tanrım otel ya da bir pansiyon hayal gibi..." kafasını iki yana salladı, tamamen umutsuzdu.
"sakin olsana biraz."
jihoon soonyoung'a kötü kötü baksa da karanlıkta bu fark edilmiyordu.
kamp fikri ikisi için de oldukça uzaktı ve tek dertleri başlarını sokabilecek bir yerdi.
kol kola ıssız yolları adımlıyorken jihoon birden durdu ve parmağıyla bir yeri işaret etti.
"siktir!" henüz küçük olan ateş birkaç saniye içerisinde yavaş yavaş genişlemişti bile.
"tanrım... hayır... eğer söndürülmezse bir sürü canlı yanacak." jihoon sessizce mırıldanıyorken korkudan donmuştu. soonyoung alevlerden gözünü ayırabildiğinde ellerini onun omzuna koydu ve biraz sarstı. "sakin ol." etrafta göz gezdirdi. "telefonun çektiği bir yer bulacağım ve itfaiyeyi arayacağım."
bilmediği şeylerden biri telefonun şarjının çoktan bittiğiydi. üstelik burada bir telefonun çekme ihtimali imkansız denecek kadar azdı.