n// medyaya orjinalini de koydum –ki bence çoğunuz zaten biliyor– ama coverı da dinlemenizi tavsiye ederim. soonyoung'u söylerken hayal edebiliyorum ben, sesi olsun, hareketleri falan. hoş oldu bence, sözleriyle, verdiği o hisle...
"everybody gets high sometimes, you know"
dili tam dönmese de –sarhoştu– sesinin güzel olduğu anlaşılırdı. sanırım planladığı buydu fakat eline yüzüne bulaştırmıştı.
"what else can we do when we're feeling low?
so take a deep breath and let it go
you shouldn't be drowning on your own"
dudaklarımı birbirine bastırıp akmak için bekleyen gözyaşlarımı geri gönderdim.
"and if you feel you're sinking, i will jump right over
into cold, cold water for you"
yaptığı hareketler kahkaha atmama sebep oluyorken gönderdiğimi sandığım yaşlar bir bir yanaklarımdan akıyorlardı.
"and although time may take us into different places
i will still be patient with you
and i hope you know
i won't let go
i'll be your lifeline tonight
i won't let go
i'll be your lifeline tonight"garip hareketlerini kesip yaklaştı ve dudaklarını yanağıma değdirip tekrar söylemeye başladı.
"cause we all get lost sometimes, you know?
it's how we learn and how we grow"
kafamı aşağı yukarı salladım. sanırım söylemek istediklerini bir şarkıya sığdırmıştı.
"and i wanna lay with you 'til i'm old
you shouldn't be fighting on your own"
daha fazla devam etmemesi için ellerini tuttum ve oturması için aşağı çektim bedenini.
"tamam yeter bu kadar." gözlerindeki parıltı sönecek gibi oldu, bu yüzden gülümsedim ve buna engel oldum.
"ninni falan söylememi istiyorsan çok beklersin. bu muhteşem sesimi duyan ilk kişi olmanı istemiyorum." ağzımı yamultarak –bir nevi onu taklit ediyordum– söylediğimde baştan anlamadı fakat sonra gülüp kafasını eğdi.
"bu muhteşem sesimi duyan ilk kişi olarak ne düşünüyorsun?" tek kaşını havaya kaldırdığında ben de dudaklarımı büzdüm ve düşünüyormuş gibi yaptım ama hala ağlayasım vardı çünkü beni derinden etkilemişti. unuttuğumu sandığım geçmişim bir bir suratıma çarpıyordu.
kollarını etrafımda hissedene kadar düşünüyordum, buna engel oldu sarılışıyla.
"basit bir şarkı değildi bu biliyorsun." kafamı sallayıp burnumu çektim. sonra suratımı görmek için kollarını çekti benden. gözleri bayık bakıyordu fakat ayıktı. sarhoşluğun etkisiyle yapmıyordu bunu, hislerinin etkisiydi.
"hangi ara bu kadar düşkün oldum bilmiyorum, ama inan bana senin için yapamayacağım şey yok."
gülüp "soğuk suya da atlar mısın, benim için?" diye sordum. bunu ciddiye almış olacak ki hızla kafasını aşağı yukarı salladı.
"tamam, hadi bu gece hayat bağım ol." dudaklarıma yaklaşıp ellerini yanaklarıma koydu. sonra geçenki tartışmamız geldi aklıma. "soonyoung," dedim. "hala bir sebebim olmadığını düşünüyor musun?"
"çoktan bana bağlandın, seviyorsun, aşıksın." sonra yavaşça öptü beni.
"ve bu çaresizlik değil, sen tek çarenin ben olmamı istedin."