Irice açtım gözlerimi kaç saattir öylece devam ediyordum ona bakmaya, sahi oda bana mı bakıyordu? Ruhu şiddetle cızırdıyordu. Kabiliyetlerini yitirmişti. Onun aniden görüş alanında belirginleştiğinin varsayımları bile içinde tuhaf gel gitlere neden olmuş aynı zamanda tepesinden aşağıya kaynar sular boşanmıştı. Geriye tökezliyordu, elindeki kahveler çalkalanıyor kimliğini kaybediyordu. Içi dar ağacına davetiye çıkarmış, ölüm emri zihninden kalbine kalbinden ona ait olan bütün ekstremitelerine pompalanıyordu.Bukalemunluğu( belli etmek istediği duygulara göre renk değiştiren hayvan) bırakmalıydı. Niye umursayıp şapşallaşsındı ki? Onu arayıp sormayan o muydu? Aralıklı ağzından gözüken incileri, kırmızı iri kıvrımlı dudaklarıyla örttü. Toparlanıp özgüvenini edindi. Kaşları gevşek tavırları hükümran bir hatundu şimdi. Minik bir çığlık attı.
- Aaaaah Leeventt!
Levent karşısında duran çekingen, onu görünce renkten renge bürünen bu şirin kızın, ismini söyleyişindeki imayı kodlayamıyordu. Gerçekten bu kız Nur muydu? Hani çok yakından tanıyor olduğu... Garipsediği bu halinden kurtulmalıydı. Şaşkın bu güzel kızı sessizce inceliyordu. Hep nezaket sahibi bulduğu ama hiç umrunda olmayan Nur bu gün karşısına çıkmış ona çekici tavırlarıyla meydan okuyordu. Ateşkes mi yapmalı yoksa son yıkıcı darbeyi mi indirmeliydi? Ama askeri silahlarını kuşanmak için karşısında duran varlığın biraz fazla güzel olduğunu fark etti. Uysal istifini bozmadan ;
-Nuur nerelerdeydin?
Şaka mı yapıyordu? Bence haddini bilmeli ve küstahlığı bırakmalıydı. Gözlerine 6 aydır meşe kökü kazığı mı sokmuşlardı. Telefonunun rehberinde, wattsapının N' kategorisinin sonlarına doğru büyük ihtimalle Nur Banu Alaca olarak yani isminin tamamıyla samimiyetsiz, hiç bir ünvan belirtilmemiş haliyle kayıtlıydı. Kesinlikle daha sevimli davranacaktı Nur.
- Seninle aynı okuldaydım.
Levent bu hoş bayanın sevimli halini bozmayacaktı. Çünkü onun dağayenliği ona hatırlaması ve belki birazcık utanması gereken gerçeği çıtlatmıştı. Nurla son görüşmesinde aynı şehirde, aynı üniversteyi kazandıklarını konuşmuşlar ve Nur'a korumacı tavrının gereği arayacağı sözünü vermiş ama kızı bir kere bile aramamıştı. Şimdi çocukça özürlenmelimiydi? Hiç böyle bişi yapmazdı. Ama Nur tanıdığı en taze kadındı. Düşündü. Başka kadın tanımışmıydı?
- Arayamadım üzgünüm ama müsaitsen bir şeyler içelim mi? diye bilmişti.
Şimdi alacağı cevabın hücrelerine yaydığı frekanstan habersiz dikiliyordu bulunduğu Yerde.
- sorun değil. Kızlarla oturuyoruz gibi sıradan laflar ederken tepsidekilerin fiyatını ödemek için kasaya yöneliyordu. Arkası Levent'e dönük yeni yaşantısının ona kattığı egoyla. Bu süperego olmalıydı çünkü bu egonun yaptırımı kesinlikle Levent olamazdı. Nur 'un aklından geçmez gönlüde razı olmazdı. Nur uzaklaşıyordu alandan, böyle uzlaşmamış olmasının bir nedeni vardı ve Levent' in küçük sırrını biliyor olmasından kaynaklanıyordu.
Birşeyler yanlış gidiyordu Levent anlıyordu ama yapması gerekeni kestiremiyordu. Karanlığın ardından bir şövalye ona sesleniyor Nur ' u sorgulamasını istiyordu. Bu kızın saçlarının gürlüğü, güzellik kuramına uygun olan vücudu olamazdı zihnini bulandıran, asla cazibe oyunlarına gelmezdi. Kadınları çok iyi tanıdığı için değil de tamamen karakter meselesiydi. Kafasını başka birşey umutsuzluğun derin soğukluğuna iteliyordu şuan Levent'i. Nur ona aşık olduğunu belli eden beynindeki sinapslarla uyumlu enerjiyi yaymıyordu artık etrafa. Onu unutmuşmuydu? Yoksa hayatında başka biri mi vardı? Başkasına mı aşık olmuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tahammülfersa #Wattys2016
Художественная прозаInanılmazlığın inanılır yanlarını, yağmalanmış kutuplaşmaları, dualitenin bireyselleştirilmiş algısını ve çelişkilerin çarpıcı iç yüzünü Eflatun Haman( Levent) ve Nur ile sıradışı hayatların bizde nüksediş ve tropik hallerini deneyimleyecek, bakı...