14. Bölüm - HOŞGELDİN'

57 1 0
                                    

multimedyada ki Aden Taylon, ilerki bölümlerde çok sempati duyacağınız ve seveceğiniz bi karekter olabilir.😄

”Fırladı yerinden gözlerini sabit bir noktada bir saniyeden fazla tutamıyordu. Her an, her dakika hızlı ve kontrolsüz davranıyordu. Dudağındaki açık pembe pudra kokulu ruju genzindeki iğreti tadı bastırsın diye emmeye başlamıştı. Düşünüyordu. " Dönemessem!! Evdekiler!! Allah kahretsin!!" Gözlerini sadece masanın karşısında yığınla mavi dosta içeren kitaplığa kitlerken elleri masanın üzerine koyduğunu sandığı Eflatun ile ilgili tez niteliği taşıyan raporu aramaktaydı. Ve aniden çaresiz bir ifadeye bürünen gözlerini masanın üzerine çevirdi. " Olamaz!! Nerde buu!!" yoktu,  günlerini verdiği rapor yoktu. "OLAAMMAZZZ! Nasıl?" durdu. Evet odada,  masada,  kitaplıkta, çantada, sandalyede hiç bir yerde yoktu. Düşünemeyecek kadar paniklemişti, demin emmekte olduğu dudaklarını şimdi resmen çiğniyordu. Kan tadı diline değdiği an ise hızla tükürmeye başladı, bu kısacık süre düşünmesi için kısmen yeterli olmuştu "Nerde peki, düşün Nur! Evet evet eveeet! MERDİVENLER! Koş, KOŞ, KOOOŞ!" koştu Nur, o kadar panikleyerek koştu ki etraftaki insanları gözleri görmedi. Kapıları bir bayanın kapı kolunu açan nazikliğinde değil, bir polisin şuçluyu yakalar kabalığında omuzlayarak, hırpalayarak açıyordu. Kalbi şakaklarında, gözlerinde, alnında atıyordu. Merdivenlere iki saniye kadar sürede inmişti. Gözlerini daha net görmek için kısıp her yeri kolaçan etti. İşte şimdi daha çaresizdi. Çünkü kapıda, merdivenlerde, yolda hiç bir yerde yoktu. Ama hala koşmayı bırakmadı mezarlığa, mezarlığın içindeki eski türbeye, yine oraya elli metrelik mesafede olan otobüs duraklarına, tekrardan sağlıkocağına kadar dosyasını "yada Eflatun'u"  bulana/görene kadar koştu. Ciğerleri resmen bitmişti. Ayakları kalın topuklu ayakkabının içinde öne kaymaktan  kızarmış, şişmeye yaklaşmıştı. Çaresizlik içinde ağlama noktasına kadar tekrardan merdivenleri çıktı ama bu sefer kendine nefret saçtı. Sonra "Kim aldı?"  diye içinden bir ses yükseldi. Bu sabah kimle konuşmuştu? "Kim! Kim! Kim!" işte o an yaşanan durum ancak aklına geldi. Akılsız başın cezasını ayaklar çekerdi nasılsa? Oda günlerdir yanından ayırmadığı değerlisini akılsız beynine borçluydu sonuçta. Dişlerini kırılırcasına sıkarken ağzından bir kelimelik nefes çıktı.

"SEKRETER!!!!"

Gözlerini kocaman ayırdı ve bu kez de danışmaya koşmaya başladı. Kimseyi göremedi danışma biriminde. Danışmaya en yakın duran tanıdık birini kestirdi gözüne " Bakar mısınız? "

"Evet buyrun?"

"Sekreter nerde acaba?"

"Hangi sekreter doktor hanım?"

" Burda sabah ilk kez gördüğüm mavi gözlü siyah saçlı bayanı arıyorum."

" Tek sekreter var o da benim. Başka birini aradığınıza emin misiniz?"

" Evet eminim, odama bir zarf getirdi hatta"

" Sabah biraz geciktim,  belki o sıra başka biri yerime bakmıştır.  Sağlıkçı arkadaşlara soruyum isterseniz."  bunu yapacakmıydı gerçekten, bu kızıda işkirlendirip meşgul etmemeliydi. Gerçek ortadaydı. Koca bir iç çekti, aptallığın dibindeydi. Sadece aklına takılan bir soruyu sormak istedi ve sözlerine devam etti.

" yok, hayır sormanıza gerek yok. Yalnız ben bir şey sorabilir miyim? "

" tabi"

" Sabah neden geciktin?"

"ıııı...mm, arabamın benzini bitmiş galiba tam olarak bilemiyorum otobüsle gelmek zorunda kaldım"

"Neden"

"Sanırım gece birileri hortumlamış. Bu aralar yalnızca paralı otoparklara güvenmem gerektiğini anlamış oldum."

"Im..m anladım. Kusura bakma. Neyse meşgul ettim seni. Kolay gelsin."

Tahammülfersa #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin