Acı bi güneş evin içini aydınlatıyordu. Rüzgar da ara ara kolaçan ediyordu bütün odaları. Balkon kapısı biranda aralanınca tahta, bakımsız pencere camları önce çatırdadı açılıyor gibi sonra rüzgarı daha şiddetli atıverdi içeriye. Perdenin tülleri hızlı hızlı savruldu. Ince kirpiklerini, gece gördüğü rüyanın etkisinde hala terleyen buğday tenini okşuyordu rüzgar şimdi. Güneş de nazlı nazlı içeri süzülüyordu. Açası yoktu gözlerini zihni çok uyumanın verdiği bi sersemliğe misafirdi, yorganın altında hafif kaykıldı yüzünü buruşturdu ufak elleriyle yorganı iteledi sonra tamamen doğruldu. Saat kaç olmuştu? 10 saattir uyuyordu haliyle bu uyuşuk halleri normaldi. Silkeledi kendini ayağa kalktı hemen balkona yönelip güneşin tadını çıkarmak uyumaktan yorgun düşmüş vücudunu güneşin tazeliğine bırakmak istiyordu. Ayakları çıplaktı yerler ılık mermerlerle kaplıydı ama parmakları yinede irkilmişti. Ne gariptir ki birbiriyle uyuşmayan nesneler tarifsiz duygulara maruz bırakıyordu sizi... Işte bu da yaşadıklarının en ufak örneğiydi. Parmaklarının mermerlere, uyuşuk vücudunun güneşe uyum sağlayışına bakıyordu oysa birbirine hiç yanaşmayacak nitelikte iki farklı yapıdaki maddelerdi bunlar, Aşk gibi. Iki farklı cinsin birbirine çekim veya irkilme yaşatması gibi.
saçları savuran rüzgarı hissetti. Hep olduğu gibi yine düşler kurdu çabucak, zihninin katmanları huzur doluydu, keyif veriyordu ona. ama bi gün düşleri felaketi olcaktı Nur'un derin yaraları olacaktı, bilmiyordu. Mutluluğu hayallerinde yaşıyordu yıllardır. Ve yine öyle yaptı hayallerini yaşadı.*
10 yıl kadar öncesi dayanan varsayımlar,Liseye yeni başladığında hüzünlü duygular barındırıyordu içinde. Dostları olacaktı, arkadaşları olacaktı, Kimsenin bilmediği zihnindeki gerçeklerini belki onlarla paylaşıcaktı, heyecanlandı,mutluydu, Aşkı tadacaktı. Bunca düşünce zaten en başından göğüs kafesini genişletiyor nefesini kesiyordu. Onu görmüştü, kimseyle alakası olmayan kendi halinde fakat sıradışı kişiliğiyle göz dolduran ruhu gibi görünümüde farkındalık içeren ve gönlünü yanlızca onun fethetmesine müsadece edeceği kişiyi...
Levent 4 çocuklu bi ailenin ortanca oğluydu. Nur'un hiç aşık olamadığı ama onun aşkına hayallerinde hep yer verdiği yakın arkadaşıydı. Nur Levent'i düşünürken mutluydu. Levent en yakın arkadaşlarından biriydi. Kibar, cömert ve iyi kalpli olduğu için onun sivri çilli burnuna renksiz kirpiklerine dağınık hiç tarak vurulmamış saçlarına, zayıflığıyla ters orantı kurmuş uzun boyuna hiç aldırmazdınız. Bir gün okulda bir deneme sınavı esnasında yan masada kitapçığın üzerine başını koymuş yüzünü Nur'a çevirmiş uyurken görmüştü Levent'i garip bir his belirmişti ruhunda. Oysa Levent kimseye çekici gelmezdi. Özgüveni kendi tuhaf fikirleriyle sınırlıydı. Kız arkadaşı hiç olmamıştı Nurla iyi anlaşmazlardı ama konuşurlardı. Aralarında albenisi alan hiç bir sempati yoktu. Çıkar gibi gözüksede çıkar ilişkisine dayalı bi dostlukta kurmamışlardı. Sadece öylesine gelişi güzel oluruna bırakılmış bi arkadaşlıktı. Olsundu ama Nur için bu kadarı bile yeterliydi. Ona değer veriyordu. Bu kaçmalı kovalamalı işi çoktan sevmişti. Ona aşık olduğuna işte o an karar vermişti ve aklından hiç çıkaramamıştı. Yıllar sonra lise bitmiş leventle Aynı şehirde ünivetsite kazanmışlardı. Lisedeki o dağınık ilişkileri yine aynı ritminde devam ediyordu işte. Olan bir şey yoktu. Ne Nur aşk için kendine uygun birisini bulabiliyordu ne de Levent Nur'a karşı bir şeyler hissedebiliyordu. Dost olacak kadar yakın değillerdi ama uzaktan tanışıklığı olan insanlarda olamazlardı. Zaten aşk hiç yeri zamanı olmayacak bir muammaydı onlar için. Yine de yıllarca Nur'un iç dünyasında Levente karşı bitmek tükenmek bilmeyen duygular varolmaya devam etti.*
Nur balkonda durmuş güneşin tadını çıkarırken yine aklında hiç bir gerçeklik belirtisi göstermeyen Levent'i düşünüyordu. Uyuduğu saatler boyunca da onu düşünmüştü. Zihni allak bullaktı. Sersem hallerinin sonu gelmeyecek gibiydi. Ama mutluluk işte sadece onu düşünebildiği saatlerde kitli kalan bir şeydi. Ve hep bu kilitli alana teşebbüs etmeye canı gönülden yeltenirdi. Ne tuhaf şeydi aşk, insanlar huzur buluyordu aşık olunca, insanlar amaç ediniyordu aşkı, insanlarda tuhaftı.
Nur' un anlamsız gelgitleri aşkla başlayacaktı önce ama sonra gerçekler vitrinlere dizilecekti kendiliğinden, bir şeyleri sergilemek için, anlatmak için ya da sancılı bir çocukluğun kapılarını aralamak için.
*
Üniversteye başlayınca gerçekleşen varsayımlarHava güneşli ve çok tazeydi bugün kış yorgunluğu, soğukluğu çoktan atıyordu üzerinden. Mart ayının sonlarını gösteriyordu takvimler. Zaman ne kadar acele ediyordu böyle. Yaz biteli kış geçeli daha dün gibiydi. Ne çabuk büyüdüm diye geçirdi aklından Nur. Ama büyümeyen aklında gönlünde çocuk gibi masum kalan bir şeyler kalıyordu nasılsa? Üniversteye başlayalı 6 ay kadar zaman olmuştu. Ama hala Levent 'in yüzünü gören cennetlikti. Insan arayıp hatır sormayı bilmez miydi. İnsanlık dışı, kültürleri parçalayıcı bir suç bu bence diyordu içinden Nur yine, içi acayip bir özleme derin derin sancılanırken aslında aşktan ötesi vardı Nur da, aşk böyle bir şey asla olmazdı. Zihninin oyunlarına, bütün şaklabanlıklarına kurbanlık kuzuydu o. Hiç düşünmek istemiyordu artık düşündükçe yoruluyordu. Levent'i boş verse iyi olacaktı. Değişime açık olması gerekiyordu ve geçmişin etkileri bir an önce onu meşgul etmeyi bıraksa iyi olcaktı. oflayıp başka bir yöne kaydırdı gözlerini amfide ne fiyakalı bi yere oturmuşlardı. Yeni farkediyordu Nur, burası herkesin ne yaptığını gösteriyordu. Keyifle sırıttı. Aslında biçok şey değişmişti bile ve halinden pek belli etmesede memnundu. Bir de ders artık bitse iyi olacaktı yanında oturan arkadaşlarına baktı onlarda sıkkındı. 3 ve ya 4 kişilik bi arkadaş grubu vardı. Okulun ilk günü tesadüfen yan yana oturmuşlar, tesadüfen birbirlerini sevmişler sonra kadersel bir döngüymüş gibi sırayla birbirlerine telefon numaralarını verip aynı akşamda wattsapta bi grup oluşturmuşlardı. Komikti. Tanıdıkça daha da bir kopamaz oluşlarıda enteresan olmuştu. Kızların aklı beş karış havadaydı ama üniverste yıllarında yapmak isteyeceği bir çok etkinliğide bu grupla yapıyor ve çok eğleniyordu. Kızlar gezmeyi, keşfetmeyi, sosyal ortamlara girmeye bayılıyorlardı. Nur da haliyle ayak uyduruyordu onlara. Şikayeti yoktu. Bunalımlı, bi tipti o da biliyordu ki bu tarz ortamlar onu açıyordu. Ayrıca sınıfça kabul görülen bi imajları vardı. Her işleri olay oluyordu. Sınıftakiler bile rağbet görmecek sıradan bir doğum günü partisi yapacakları zaman kesin bu dörtlüye davetiye çıkıyordu zira davet edilmezlerse gerçekten rağbet görmüyordu. Kısa zamanda hayatına giren bu kızlar aslında hem Nur'a iyi gelmişler hemde şimdiden hayatına renk katmışlardı.
Ve beklenen ara verilmişti.
Arkadaşlar bir sonraki derse giremeyeceğim afiyet olsun, diyordu dersi bitiren asistan. Bundan daha şahane bir şey olamazdı. Amfinin o bunaltıcı havası bir anda dağılı vermişti. Herkesin suratı sevinç naraları atıyordu Çünkü acemi asistanlar bu işi hiç bilmiyorlardı dersin konusu gerçekten çok eğlenceliydi ama iş usta ve kıdemli bir anlatıcıya bakıyordu. Ve zamanının çoğunu profların ayak işlerini yapmaya harcayan asistanlar bu işin tadını kaçırıyorlardı. Şimdi bu sıkıcı ortamdan sıyrılıp okulun bahçesindeki kafede sıcak bir şeyler içmek istiyorlardı. Nur da sınıftaki enerjiden etkilenmiş olacak ki gözleri ve dudakları analistik kırışıklıklar barındırıyordu. Ve neşeli bir tonda kahve ısmarlamayı teklif ediyordu. Kimse hayır demezdi. Dersinde bitmiş olmasıyla, o pozitif enerjinin verdiği ritimli ve hızlı adımlarla sınıftan çıkan grup kafenin içine girmişti bile. Kızlar boş buldukları bi masaya önce kitapları sonra çantalarını atıveriyorlardı öylece. Nur birazdan bünyesinde ortaya çıkacak fizyolojik tepkilerden habersiz öylece hasır masalara oturmuş onu bekleyen onada bir kişilik yer ayırmayı unutmayan arkadaşlarının kahvelerini almaya gidiyordu. Kahvelerin olduğu tarafa biriken kalabalığı yarıp ulaştı. Kahveleri seçtikten sonra beklerken aklı yanına da ne alsam ki diye düşünüyordu. Her şey birazdan gerçekleşecek şenliğe hızlıca eşlik ederken kahveleri hazırlayan genç üniverste öğrencisi bıkkın, bitkin acele ediyordu. Kahveler birer birer hazırdı şimdi. Nur bir taraftanda tepsiye hazır olan kahveleri diziyordu. Gözleri bisküvilere dalmışken birden bir ses son kahve bardağınız başka bir şey ister miydiniz diye nazikçe talep ediyordu. Dalgın halinden kurtulup hızlıca arkasını döndüğünde geniş omuzları olan büyük bir şeye çarptı Nur. Şaşkındı. Elindeki tepsi sarsılıyordu kaşları istemeden çatıldı. Bu tuhaf sinerji zihnini bulanıklaştırıyordu. Kimdi bu? Belkide yarım saat önce sınıfta kendince uyduğu vaatlerinin sonuydu. Için için olmasını istediği ama olacak olursada 'nasıl ölebilirim?' sorusunu kendine sorma nedeniydi. Ikiside aynı anda arkalarına dönüp birbirlerine baktıklarında ortamdaki şaşkınlık katsayısı 3 ' e yükselmişti çünkü bu iri yaratık ne yazıkkı aylardır ruhunda umutlarına kibrit çalan Leventti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tahammülfersa #Wattys2016
Genel KurguInanılmazlığın inanılır yanlarını, yağmalanmış kutuplaşmaları, dualitenin bireyselleştirilmiş algısını ve çelişkilerin çarpıcı iç yüzünü Eflatun Haman( Levent) ve Nur ile sıradışı hayatların bizde nüksediş ve tropik hallerini deneyimleyecek, bakı...