12. Bölüm - Etik ikilem,

57 3 2
                                    


Derin bir dürtüyle sıçradı üstü açıkken, nasıl karmaşık bir trajedi yaşamıştı böyle bir yerleri açıkta kalmıştı sanırsa zira böyle afallar gibi uyanışı hiç hayra alamet değildi. Her yanı öyle terlemişti ki su içindeydi, ateşler içinde buhramdan kavruldu hızlıca yataktan kalkıp perdeyi sıyırdı şiddetle camları açıp başını seher yeline değdirdiği anda ancak nefes alabildi. Derin derin güneşin onurlandırdığı havayı içine çekerken sabah olmuş olduğunu fark etti. Levent ile yaşadığı şeyi gözlerini kapayarak anımsadı ilk önce "bana ismini mi söyledi şimdi bu!! 'Eflatun Haman' ne çabuk eve getirdi beni yahu hiç hatırlamıyorum... Aman neyse!" sonra kendini tebrik etti. Sümüklü kız olmayacaktı artık onu seviyordu ama tavizler yoktu. Neyse oydu Nur, onun bekletileri varsa Nur'un da vardı. Hızlı adımlarla ilk önce elini yüzünü yıkadı sonra biricik ailesine bir güzel kahvaltı hazırladı ardından üstünü giydi, saçlarını yaptı ve herkesi uyandırdı bütün bunlar iki saatini almış olsada. Kutay ise yine yalpalaya yalpalaya ilk önce balkonda ki saksıya baktı, suladı sonra elini yüzünü yıkadı "ooo kahvaltı ne biçim olmuş bugün beeh!" diyip teşekkürünü etti ve tıkınmaya koyuldu onun günlük rutini böyleydi istisnasız her sabah. Bütün ev ahalisi aslında böyleydi, gayet normal ve nezih insanlardı tek anormal olan Nur'du. Bu normalliğe Nur ilk başta çok takılırdı ama sonra kendi aleminde yaşadığı fantastik örgüden kimsenin haberi olmadığını düşünerek "belki onlarda böyle ama ben bilmiyorumdur" diye düşündü ve onların huzur içinde yaşadığı bu olağanlığı hiç bozmadan sürdürdü. Bu Nur normal olmadığı konusundaki varsayımları tetkik ettirmek için psikiyatriste gidene kadar devam edecekti. İki kardeş bugün makul bir şekilde aynı arabaya bindi işe giderken, sebepsiz "beni de şurdan sağlık ocağına atsana bugün" dedi Nur Kutay ise" taş yağacak başımıza bu pasaklı sanayi tenekesine binmen gözlerimi yaşarttı şimdi " dedi. İki kardeş keyifle müziği açıp yol aldılar bir müddet. Sonra Nur telefonuna baktı saati görmek için ve watsapp 'ta arkadaşı  Ayşegül'ün mesajını okudu.

" Kızlar,  kızlar!!  Ya bakın bakın habere bakın!!  Dünyaca ünlü Eflatun Haman doğduğu şehre kaçtı ve orada saklanıyor. Bazı hayranları onu görmüş ve medyaya bildirmiş. Çok enteresan öyle değil mi?"

Eda" eee o buralı değil miydi ya?"

Mehtap" yalan haber olabilir."

Belgin" saçma, emperyalist olduğu söyleniyordu ama"...

Herkes haberle ilgili birşeyler yazmıştı iyi veya kötü ama Nur saşkınlık için de önce " KİM KİM!! " dedi sonra "EFLATUN HAMAN " cevabını alınca "dur, durdur arabayı" diye kocaman çığlık attı Kutay'a. Kutay ise şaşkın durdurdu arabayı "Nolduu!!"

"Eflatun Haman kim!!!??" dedi şoka girmişliğin eşiğinde.

"of bunun için mi durduk? Şu ünlü ressam yok mu? O işte... Tövbe Tövbe!"

" Sen biliyor muydun yani?"

"Neyi abla? Bak sakın bende hayranıyım falan deme bana.' Biz şizofrenler estetik sanatını bertaraf etmek için burdayız. ' pehh! Ne bertarafçı ama,  gel de sen rahat ve bol yaylı ev içi dizayn sanatı yap bakıyım. Görürüm o zaman" dedi ama Nur halen allak bullaktı. Fiziksel olarak acı çekiyordu ruhu suskun bu acı serzenişin kendisine gelmesini istiyordu. Tuhaf bir şekilde o Eflatun'un bu Eflatun olmadığını düşündü. Düşüne düşüne yol bitti ilk işi Ayşegül'ü arayıp dip bucak bilgi almak olcaktı. İteler gibi Kutay onu sağlıkocağına bıraktı. Nur da sürüngen gibi odasına nefes alan cesedini gömdü. Kendine geldiğinde ise Ayşegül'ü aradı " Kanki şimdi bu Eflatun kimdir?  Nedir? Hiçbir şey anlamadım ben" dedi.

"Ben çizdiği resimlerini hep paylaşıyorum ya profilim de falan hep anlatıyorum. Çok başarılı sanatkarlardan biri estetik bilincinin Dünya çapında ilk üçe girdiği söyleniyor hatta. Louis'in torunu..."  diye daha uzun uzun anlattı Ayşegül ama Nur bir müddet sonra duymadı. Sağırdı artık evrendeki bildirilere, güzelliklere ise kördü. Durdu. "Ahh kadim dostum sende olmasan ben nerden öğreniyim böyle şeyleri,  iyi ki varsın"  dedi ve kapattı telefonu, tabi vicdanıda için için kızların gerçekliğini savurdu. Hemen bilgisayarı açtı önce Ayşegül'ün bütün medya hesaplarından paylaşımlarına baktı ve ardından internette Eflatun ile ilgili ne kadar makale, haber, yazı,  görsel varsa taradı. Herkesin bilip hayranlık duyduğu bir adama aşık olmak sıradan bir durum olarak gözüktü Nur'a sıradan oluşunu ilk kez  hissediyor değildi ama bu durum fazlasıyla enteresan geldi ona. Mesela şayet bir çocuğu olduğunu, evli olduğunu falan öğrenirse şaşırmayacaktı. Alanen ortada olan bir adam onun için ne kadar gizemli olmuştu, bu da çok enteresandı. Ailesi, okulu, eğitimi, sosyal hayatı akla gelebilecek her konuda araştırdı onu en son şöhreti yakalamadan önceki ve sonraki eserleri hakkında bir karşılaştırma videosu izledi. Garip bir şekilde son eserlerinde düzenin varlığından,  politikadan, patlamalardan, üst akıl insanlardan ve dualiteden bahsetmişti. Sonrada kaybolmuş "Medyum mu?"  Diye de başlık atmışlardı. Çizdiği herşey Dünya medyasında asıllarıyla eşleştiriliyordu çünkü. Söylediği herşey ise bir bir yaşanıyordu gündemde. Gerçekten enteresan! Bir ara Eflatun'un bir ajan olduğunu ve kendi gibi kızları kolonileştirdiği kanısına bile vardı, belkide iletişim çağı için kullanılan bir piyondu, yaşadığı bölgenin konumunu düşündü bu dağlık ve tenha şehir olanakları geniş ve zengin bir zemine sahipti değil mi? çizdiği minimal harmanlamalar ise ürküttü Nur'u. Ayrıca felsefe,  astronomi, antropoloji gibi pek çok alanda görüşleri de çok kapsamlı ve pasifikti. Bütün bunları tamı tamına bir hafta araştırdı Nur, gece gündüz demeden. Bu ipe un seren araştırma Nur'a pek çok kapıyı açacaktı . Bir haftanın sonunda elinde kusursuz teziyle Eflatun'u bekledi. Oysa neyle karşılaştığını herkez gibi o da bilmiyordu.

      * Bir hafta sonrası, #KutAysu

Dur! Dur! Dur dedim.! Lütffen yapma!!

Hayıırrrr!

HAYIRR! Nolur bırak!

Burnunu kanattın yapma durr!!

Kutay dur diyorum. Vurma ona yeter!

Yeterr! DEFOL! DEEEFOLLLLL! dedim.

  *
Keşke bana böyle alev alev bakmasa gözlerin
Nazenin içimi dağlarcasına kıvrılır nefesin...
   *
-Sana kimse el kaldırammmazzzzzz!

-Vurmadı ama,  o bana vurmadı sen ona vurdun! Seni bir daha görmek istemiyorum. Sen hayvan mısın? Vahşetini de al git burdan!!
 
  Git burdan!! Seni bir daha görmek istemiyorum!!
  Git buuurdaan!! Seni bir daha görmek istemiyorum!!
  Git!! Görmek istemiyorum!!
 
  GİİTT!!

Kutay serseri efkarını dindiremiyordu dünden beri. Önündeki defterin sayfalarına usulca sigaranın dumanından kızılcık şerbetine dönmüş gözlerini iliştirdi bir kez daha yazdığı o mısraları okudu;

"Keşke bana böyle alev alev bakmasa gözlerin
Nazenin içimi dağlarcasına kıvrılır nefesin..."

Sadece dün yüzünde bir saniye kadar hisettiği Aysu'nun öfke nefesinde içine hüzmelenen bu mısraları yazabilmişti onca zaman sonra Aysu için, bu kadın onda agresif ve korumacı içgüdünün orantısız bir hal alması demekti. Nefesine muhtaçtı, kokusuna mübtela... Öncelikle yapması gerekenleri düşünemeyecek kadar duyguları sarsılmış olduğundan bu süreci kederli geçirmeye çalışıyordu ama aklında bir çok soru vardı. Bu Berk kimdi mesela? Dün yapamamıştı belki ama dünyanın kaç bucak olduğunu o yavşağa gösterecekti. Bu kadar gecikmiş olması, bir hafta beklemeside salaklıktı koca bir iç çekti tekrardan hiç sigara alışkanlığı yoktu nedense bugün başka türlü efkarlanamayacağını düşünüp teğmin etmişti ama artık böyle birşeye gerek görmedi ve elinden atıp söndürdü. Herşey şimdi başlıyordu Kutay için ona yakışanı yapacaktı, mesela ilk önce Betül'e telefon etmeliydi. Önündeki defterin kapağını kapadı, yerinde kasılır gibi doğruldu ve dişiyle dili arasında tiz bir ıslık tutturdu.

#KUTAYSU serüvenine iki final yapmayı düşündüğüm için birini bu bölümün sonuna ekledim. Sevgilerimle iyi okumalar😄

Tahammülfersa #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin