"Risk almaya değer gibi görünüyor. Namjoon, Park Ji Seok ile bağlantı kur. Ona eğer piyasadan elini ayağını çekmez ve çekerken en başından beri birinci olanın ben olduğumu söylemez ise biricik oğlu Park Jimin'i öldüreceğimi ilet."
**********
Taehyung duydukları karşısında paniklemeden edemedi. Burada söz konusu olan para veya maddi bir şey değildi. Masaya yatırılan ve üstüne bahis oynanan şey kardeşi gibi gördüğü birisinin hayatıydı.
Panik dolu gözlerini Jimin'e çevirdiğinde sabit ve ifadesiz bir şekilde hala içerisini dinlediğini gördü. Bu durum tahmin edilmesi zor bir şey değilmiş demek ki diye düşündü.
Arkadaşı odağını bozduktan sonra kapıdan uzaklaştı ve mutfağa yöneldi. Taehyung da arkasından onu takip etmeyi ihmal etmedi. Arkadaşı için endişeleniyordu ve bu hafif grip olunduğunda duyulan endişe gibi küçük çaplı değildi. Normalde başkalarına çok fazla belli etmek istemese de duygularına şu an hakim olmakta fazlasıyla zorlanıyordu."Jimin. Yol yakınken vazgeçelim bak. Adamlar resmen senin hayatın üzerine bahis oynuyorlar amına koyayım!" açıkçası endişesi yanında siniri de kendisini gösteriyordu. Bir insanın hayatının üzerine bahis oynanacak kadar değersiz görülmesi yanlıştı.
Jimin mutfağa girdiği gibi masanın yanında duran deri koltuğa kendini attı. Arkadaşı tam karşısına dikildiğinde Jimin başını ellerinin arasına almış, dirseklerini de dizlerine dayamıştı ve gözleri kapalı bir şekilde başını yere eğik tutuyordu.
"Yah! Lan en ufak hatada öbür tarafı boylayacaksın diyorum! Sense fazla rahatsın! Yoksa benden sakladığın bir şeyler mi var Park Jimin?" şüphelenmeye başlıyordu. Bunun altında bir boklar olduğunu düşünmekten başka çaresi yoktu. Çünkü arkadaşının bu kadar rahat olmasının diğer türlü bir açıklaması olamazdı.
"Başımı ağrıtıyorsun." Rahatsızca koltukta kıpırdandı.
"Başını mı ağrıtıyorum? Ölmek mi istiyorsun lan?" inanamaz gözlerine eşlik eden sinirli ses tonuyla arkadaşının üzerine yürüdü. Jimin sinirlendiğini hissediyordu.
"Benim hayatıma burnunu sokmaktan vazgeç. Bunun için sana izin verdiğimi hatırlamıyorum." Bıkkınca söylendi.
"İzin istemediğim için olabilir." Meydan okurcasına konuştu.
"Taehyung sınırlarımı zorlama. Bir gün için fazlaca şey yaşadığını biliyorum ama özel günündeki salak kızlar gibi konuşmaya devam edeceksen kalkıp gideceğim." Kendini sakinleştirdikten sonra konuştu.
"Jimin yaşadığın şeyler zor fakat sana bunu atlatman için yardım edebileceğimi biliyorsun. Taşın altına elimi sokmama izin ver ki senin yükünü hafifleteyim." Teselli edercesine olan yumuşak ses tonuna birkaç adım atarak arkadaşının kolunu okşamayı ekleyeceği sırada Jimin kolunu sertçe çekti ve ayaklandı.
"Senin yardımına ihtiyacım yok. Hala böyle konuştuğuna göre gidiyorum." Arkasına bakmadan mutfaktan çıktı. Sinirlendiğini belli olan damarları gösteriyordu. Arkadaşını ne kadar bu dramadan uzak tutmaya çalışsa da o sanki inadına içeri girmeye çalışıyordu. Ellerini sinirle saçlarına daldırdı ve karıştırdıktan sonra koridorun sonuna doğru ilerlemeye başladı. Kapısını dinledikleri odanın önüne geldikten sonra, kapıyı bir kere tıklattıktan sonra cevap gelmesini beklemeden açtı.
"Gir dediğimi hatırlamıyorum." Çatık kaşları eşliğinde konuştu Jungkook.
"Demediğin içindir." Umursamazca omuz silktikten sonra üstündeki hırkanın yakasını düzelttikten sonra tam karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu.
"Sınırlarımızı zorluyorsun Park Jimin." Hoseok sakince konuştu.
"Artık iş konuşabilir miyiz sıkıldım da...." Nefesini verdi ve etrafına göz gezdirdi. Namjoon ve Seokjin dışında herkes içerideydi.
Jungkook önündeki kalın dosyayı sertçe kapattıktan sonra arkasına yaslandı ve karşısındaki sandalyede oturan, meydan okurcasına kendisiyle kurduğu göz temasını bozmayan siyah saçlara sahip kısa boylu çocuğa göz gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Justice◾pjm+jjk
Fanfiction"Benimle savaşma Jungkook. Çünkü kazanırsan, kaybedersin."