Jimin tatmin olmuşçasına tebessüm ederek yemeğini yemeye devam etti ve Jungkook ise bunu şaşkın gözlerle izledi.
O andan itibaren bir kere daha emin olmuştu. Park Jimin, sandığı gibi birisi değildi.
*********
Diyecek bir kelime bulamayan Jungkook bakışlarını konuyu değiştirip küçüğün tatmin olmasına izin vermeden Namjoon ve Seokjin ikilisine çevirdi.
"Ne oldu?" diye sordu.
"Kabus mu ne görmüş, sabahın köründe uyandırdı beni de." yanındaki kendisine dik dik bakan gence bakışlar atarken hoşnut olmadığını belirten sesler çıkararak bir sandalye çekip oturdu Namjoon.
"Duyan da sanki seni altı ya da yedi gibi kaldırdığımı sanar. Saat bir be, bir!" sitemle konuştu Jin karşı sandalyeye otururken.
"Neyse ne..." sevgilisinin dırdırını umursamadan masadaki kahvaltılıklardan atıştırmaya başladı uzun boylu genç.
Masaya sessizlik hakimken kapı açıldı ve içeriye evin diğer halkı girdi.
Yoongi önde olmak üzere giren üçlü olabildiğince birbirine uzak yerleşmişti masaya. Bir şeyler döndüğü belliydi fakat bunu ya kimse sormaya cesaret edemiyor ya da umursamıyordu. Şu durumda ikinci seçenek daha baskın gibi duruyordu."Pekala bu seferki planımız ne?" masadaki sessizliği Namjoon bozdu.
"Bana kalırsa bu sefer biz saldıralım. Hem gafil avlanmayı olabilecekler arasından elemiş oluruz ve bu bize büyük oranda bir avantaj sağlar." Hoseok çok da aç olmayan karnını doyurmak adına içtiği enerji içeceğinden yudum aldıktan sonra onay beklemeye başladı.
"Bana mantıklı gibi göründü fakat fazla riskli değil mi?" Taehyung üçüncü göz olarak konuştu.
"Sen karışma velet." Yoongi sertçe olaya girme çabalarını engelledikten sonra düşünmeye başladı.
"Sen ne diyorsun?" Jungkook rakibini en iyi tanıyan kişi olarak küçüğüne fikrini sordu.
"Fazla riskli olduğu doğru fakat bizden böyle bir hamle beklemediği için işi aleyhimize çevirmek daha kolay olabilir. Yine de, enine boyuna tartmadan harekete geçmek biraz aptalca olur. Ha eğer ilk bizim harekete geçme fikrine olan görüşümü sorarsanız..." artık doyduğuna karar verdikten sonra arkasına yaslanarak masadaki herkese göz gezdirdi ve devam etti. "Ne derler bilirsiniz..," konuşması büyük tarafından sanki ne diyeceğini anlamış gibi kesildi ve onun yerine Jungkook cümlesini tamamladı.
"En iyi savunma, saldırıdır." ardından tebessüm ederek arkadaşlarına göz gezdirdi.
"Pekala o zaman ilk biz saldırıyoruz fakat ne zaman ve nerede? Bu işte ne yapacağımızdan çok zaman ve mekan önem arz ediyor, biliyorsunuz." Seokjin ellerini birleştirerek öne doğru yaslanmıştı ve meraklı gözlerle sorusunu yönlendirmişti.
"Bunun için daha erken olduğunu düşünüyorum aslına bakarsak. Son olayın üzerinden çok geçmedi ve okuldan ayrılma fikrinin başka bir aptallık örneği olduğunu da düşünüyorum." Siyah saçlı kısa boylu genç gözüne giren saçlarını geri ittirdikten sonra sebebini soran cümleyi beklemeye başladı.
"Niye, daha fazla herifle mi oynaşmak istiyordun?" bariz ses tonuna yansıyan sinir ile konuştu Jungkook.
O okula gitmeyi kestiği için küçükten çok kendisi mutluydu. Bu şekilde onu sürekli göz önünde tutabiliyordu ve bilirsiniz, Jungkook kontrolü doğrultusunda ilerleyen her şeyi severdi."Keyfimden oynaşmıyordum." kaşlarını çatarak baktı büyüğüne fakat ardından Taehyung'un inanmaz bakışları ile karşılaşınca konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Justice◾pjm+jjk
Fanfiction"Benimle savaşma Jungkook. Çünkü kazanırsan, kaybedersin."