"Buraya gelmenden çok onunla gelmenden rahatsızım velet." gözlerini kaşları çatık gencin gözlerine dikti.
"Kimle gelmemden rahatsızsın?" bileğini bir iki çekiştirdikten sonra sordu.
"Salak ayağına yatma. Kim olduğunu biliyorsun." gözlerini devirdikten sonra cevapladı gri saçlı genç.
"Hoseok mu? İyi de neden?" bir süre düşündükten sonra cevaplamıştı küçük.
"Ona böylesine güzel bakarken bana hadi kötüyü de geçtim bildiğin bakmaman canımı sıkıyor Taehyung, cidden canımı sıkıyor."
**********
Duydukları karşısında donup kalmıştı küçük olan.
Eğer Yoongi'yi doğru anladıysa durum hem kendi en yakın arkadaşı için hem kendisi için gittikçe zorlaşıyordu ve buna bir son vermesi gerekiyordu. Fakat işin aslında bunu nasıl yapabileceği hakkında kesin bir planı yoktu. Bu yüzden aklına gelen ilk şeyi yaptı, anlamamazlıktan gelerek geçiştirdi.
"Sen sarhoş musun? Çünkü söylediklerini mantık çerçevesine ancak bu şekilde oturtabilirim Yoongi."
"Sana oradan sarhoş gibi mi görünüyorum?" kaşlarını çatarken küçüğün daha rahat görebilmesi için aralarındaki mesafeyi açtı gri saçlı genç.
"Bu kadar saçmalayabilmek için ya salak olmak gerekiyor ya da sarhoş." omuz silkerken kollarını göğsünde birleştirdikten sonra devam etti Taehyung. "Sarhoş olmak yerine salak olmayı tercih edersen o ayrı tabii." yüzündeki muzip ifade ile kendisine olan bakışları değişen gence bakmaya devam etti küçük.
Nasıl bu kadar korkusuz olabildiğini bilmiyordu. İstese beyaz tenli genç iki hamlede canına kıyabilirdi fakat yapmıyordu, yani en azından yapmamasını umuyordu.
"Aslına bakarsan sanırım salağım Taehyung." tek elini cebine attıktan sonra bir süre bekledi ve bu bekleyiş esnasında gözlerini küçüğün, kafası karıştığı için çatılan kaşlarının alnında oluşturduğu kırışıklıkları izledi.
Ardından tam ağzını açtığı esnada zil sesi yükselen telefonu konuşmasına engel oldu.Eli yardımı ile son model telefonunu dar kotunun arka cebinden çıkardıktan sonra ekranını bir süre inceledi. Ardından ses tuşlarından birisine basarak zil sesinin kapanmasına neden oldu. Telefon hala çalıyordu fakat ses çıkmıyordu.
Adımlarını küçüğüne doğru yönelterek yeni uzaklaştığı duvara tekrardan yaslanmasına neden oldu esmerin. Vücutlarının birbirine değmemesine dikkat ederek sarı saçlı gencin kulağına uzandı ve elinden geldiği kadar ses tonunu sert çıkartarak konuştu.
"Sevgi denen illeti tekrardan hayatıma soktuğum için salağım." cümlesi bittikten sonra kafasını kulak hizasından yüz hizasına kaydırdı ve küçüğün soğuktan artı şaşkınlıktan dolan gözlerine, sinirden artı hayal kırıklığından dolayı dolan gözleriyle baktıktan sonra devam etti. "Hem de senin gibi biri için."
--
Ne kadar çok küçüğünü görmek ve hissetmek istese de Jungkook sorumluluklarının farkındaydı. Hesaplaşma günü bugün veya yarın denecek kadar yaklaşmıştı, hissedebiliyordu. Bu durum karşısında her şeye hazırlıklı olmalıydılar.
Avlanayım derken avlanma gibi bir durumun söz konusu olmasını ne kadar istemese de böyle bir ihtimal de vardı. Sonuçta Park Ji Seok kendisinden uzun yıllar fazladır bu işin içindeydi ve daha tecrübeliydi. İşleri kendi aleyhine çevirebilmeyi bir şekilde becerebilirdi ve bu Jungkook'un asla müsaade etmeyeceği bir şeydi. Bu yüzden de bir takım önlemler alması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Justice◾pjm+jjk
Fanfiction"Benimle savaşma Jungkook. Çünkü kazanırsan, kaybedersin."