Jungkook bu görüntüden o kadar etkilenmişti ki arkadaki arabanın çıkardığı korna sesi ile anca yeşil ışığın yandığını fark edebilmiş ve arabayı hareket ettirmişti.
Şu anda tam olarak korktuğu yerdeydi, sevmeye başlıyordu.
**********
"Bırak kolumu." savrulan hamlesinin ardından kolunun ters döndürülüp sırtına sabitlenmesi ile net bir şekilde konuştu küçük olan.
"Hayallerimi yıktın Jimin-ah..," sıkıntı ve alayla fısıldadı genç adam, ardından da küçüğün kolundan elini çekerek kendini yatağın diğer kenarına attı.
"Sen de benim çok değerli uykumu böldün ama ben sızlanıyor muyum?" kaşlarını çatmamak için zor duran kısa boylu genç konuştu.
"Baya sızlanmıyorsun ya, keşke senin gibi olsam (!)" bir kolunu kafasına altına koymuş, bir koluyla da gözlerini kapatmış gülmemek için kendini sıkarken konuştu Jungkook. Ön dişleri az da olsa görünmüş ve güldüğünü göstermişti.
"Ah,keşke..." büyüğünün dalga geçtiğini anlamasına rağmen bozuntuya vermeden oynadıkları küçük oyunu devam ettirdi siyah saçlı genç.
"Ayrıca buraya ne zaman ve nasıl geldik?" yattığı yerden dikleşerek oturur pozisyona geçti ve kaşlarını çatarak sorusunu yöneltti.
"Ha bir de hayallerin?" ekledi.
Jungkook'un uyumak için kendisine sarılmak istediği dışında her şey aklına gelmişti."Altı saat önce geldik. Uyumaya ihtiyacın olduğunu düşündüğüm için seni uyandırmadım ve buraya kadar taşıdım." kendisi de oturur pozisyona geçtikten sonra cevapladı. Bir süre küçüğünün suratına baktıktan sonra eliyle alnındaki teri silip atıyormuş gibi yaparak ekledi.
"Zor zamanlardı." Ardından koluna yediği şaplak ile gülmeye başladı.
"Yah, Jeon Jungkook!" büyüğünün gülmeye başladığını gördükten sonra yüzünde oluşan istemsiz tebessümü sildi ve ciddiyetle konuşmaya başladı.
"Peki ya silah teslimatı? Uçak indikten dört saat sonra gerçekleşeceğini sanıyordum." merakla sordu.
"Ha o mu? Çoktan yapıldı. Beklenildiği üzere her şey plana göre işledi. Yavşak herif yüzlük banknotu destenin altından çekip kontrol etti ve makine onayladıktan sonra silahları teslim edip gitti." derin bir nefes aldıktan sonra yüzünü sahte bir şekilde astı.
"Oysa ki bir çatışma olacağını umduğum için mutluydum. Bugün ikinci kez hayallerim yıkılmış oldu." başını eğdi.
Çenesini kavrayan parmaklar ile gözleri büyüdü. Başı yavaş yavaş kalkarken dudaklarını ısırdı. Bunu yapmasının sebebi kendisine, kendine hakim olmalısın temalı mesajlar gönderiyor olmasıydı. Bu yaptığı hareket ile karşısındaki nefes kesici küçüktense çektiği acıya odaklanabilirdi, yani en azından öyle umuyordu.
Göz göze geldiklerinde zaman durmuş gibi hissetmişti küçük. Keşke diye düşündü, keşke zaman gerçekten dursaydı...
"Benden neden uzak durmaya çalıştığını biliyorum Jungkook ve bunun için seni suçlamıyorum." büyüğünün çenesinde duran parmaklarını yukarılara doğru çıkardı ve yorgunluktan çökmüş olan göz altlarını baş parmakları ile okşarken konuşmaya devam etti.
"Fakat bilmeni isterim ki, bu yaptığın senden nefret etmemi sağlamayacak." senden nefret etmek için başka nedenlerim var, düşündü.
"Aksine..," oturduğu yerden kıçını hafif kaldırarak kendini büyüğün kucağına itti ve oturdu.
Sol eli ile büyüğünün boynunu kavrarken sağ eli ile de genç adamın gözüne giren perçemlerini geriye ittirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Justice◾pjm+jjk
Fanfiction"Benimle savaşma Jungkook. Çünkü kazanırsan, kaybedersin."