O sırada arkasından kulaklarını acıtacak kadar yüksek sesli bir ıslık duyuldu. Jimin sesi duyduğu gibi gözlerini açtı ve sesin geldiği yöne dikkatle baktı. Taehyung ise sesi duyduğunda korkudan ağzından tiz bir çığlığın çıkmasına engel olamadı.
"Siktir!" hırladı Jimin, Taehyung'un kolunu kapıp koşmaya başlamadan önce.
**********
Jimin en yakın arkadaşının kolunu o kadar sıkı kavramıştı ki, Taehyung koluna kan gitmediği için kangren olup kolunun kesilmek zorunda kalacağı korkusuyla hızını Jimin'e göre ayarlayıp kolunu bırakması için içinden dua etmeye başlamıştı bile.
Jimin bacaklarındaki bütün gücü kullanarak koşuyordu ama Taehyung onu az da olsa yavaşlatmaya başlamıştı. Peşlerinde olanların "Çabuk olun şunları yakalayın yoksa aletinize elveda deyin sizi aptallar!" yakarışlarını duyan Taehyung, o korkuyla Jimin'in kolunu bırakmasını sağlayıp hızını arttırdı.
Önlerinde bir yol ayrımı vardı. Yol ayrımına dönmeden önce aralarındaki mesafeyi tam olarak saptayabilmek amacıyla arkasını döndü Jimin. Ona göre planını yapacak ve izlerini kaybettirecekti. Onlar yeni yol ayrımına vardıklarında arkalarındakiler caddeyi yarılamışlardı. Etrafta hiçbir ışık olmaması işini zorlaştırıyordu. Aralarındaki mesafeyi yüz metre olarak saptayarak tekrardan önüne döndü. Fakat önüne döndüğünde karanlıkta bile seçilen saçları bulamamıştı.
"Hay böyle işi sikeyim!" söylenerek yol ayrımından sola döndü. Taehyung ise korkusu ona nasıl bir gaz verdiyse artık Jimin'i unutup kendi kıçının derdine düşmüştü. Jimin peşindekilerin çoğunu kendi tarafına çekmeyi başarmıştı ve karanlık sokakta sık sık nefes alarak ilerliyordu. Sayabildiği kadarıyla sadece 2 kişi yol ayrımından sağa dönmüştü.
"Umarım diğer taraftan gitmemişsindir Tae! Yoksa tanrı şahidim olsun ki seni kendi ellerimle öldürürüm." İçinden geçirdi Jimin Taehyung'un buralarda bir yerlerde bir duvar kenarına sinip onu beklediğini umarak ama kimi kandırıyordu ki, Taehyung Jimin neyi seçerse genellikle tersine yönelen birisiydi.
Bulundukları labirentte bulunan evlerin arasındaki mesafe o kadar azdı ki çatıdan çatıya atlamak neredeyse çocuk oyuncağıydı. Bu ise koşarken baş döndürmekten başka bir işe yaramıyordu.
Taehyung hiç hızını kesmeden bir ayrıma daha saptı. Arkasındakilerin ayak seslerini duyabiliyordu. Arkasına bakıp tekrardan önüne döndüğünde güçlü bir kol tarafından gözle görülmek için fazla dar olan bir araya çekildi.
Üzerine birisi abanmış ve eliyle ağzını kapatmıştı Taehyung'un. Taehyung korkudan dolan gözleri ve tuttuğu nefesi ile karşısındaki parlayan gözlere baktı.
Jimin bir eliyle Taehyung'un ağzını kapatmış bir yandan da elini dudaklarına götürmüş çenesini kapatması için emir veriyordu. Genç, en yakın arkadaşını gördüğü gibi tuttuğu nefesi rahatlayarak geri verdi.
Seokjin ve Yoongi tam bulundukları aranın önünde durdular. Uzun olan sinirle elini saçlarına götürüp karıştırdı.
"Nerede bu siktiklerim?" sinirle soludu. Yoongi ise etraf karanlık olduğu için sanki gözlerini kısınca bir ışık süzmesi oluşup etrafını aydınlatıp görebilmesini sağlayacakmış gibi gözlerini kısarak etrafa bakıyordu. Ama ne yazık ki ne Yoongi ne de Seokjin saklandıkları arayı fark edebilmişlerdi.
"Sen soldan ben de sağdan gideceğim. J'nin önünde buluşuruz." Planı kısaca açıkladı Yoongi.
"Anlaşıldı." Seokjin başıyla onaylamayı da eksik etmeden konuştu.
"Peki ya ikimizden birisi bulursa? O zaman nasıl birbirimizle haberleşeceğiz? Sonuçta iki kişiler." Yoongi bazen arkadaşının gerizekalı oluğunu düşünmüyor değildi.
"Sana ellinci kez hatırlatıyorum Kim Seokjin. Telefonun arkasındaki yeşil düğmeye basarsan hepimizin telefonuna konum bilgin ile birlikte titreşimler gönderilecek, çok güçlü titreşimler. Bu şekilde senin onları bulduğunu ve nerede olduğunuzu bileceğiz." Sıkılmışçasına nefesini verdi Yoongi. Diğer genç başını anladığını belirtircesine salladı. Ardından ikili farklı yollara ayrıldılar, Jimin ve Taehyung'un bulunduğu yerden gittikçe uzaklaştıklarını fark etmeyerek.
Yoongi ve Seokjin'in gittiğinden emin olmak için birkaç dakika daha orada duran Jimin ve Taehyung ikilisi, Jimin'in ağırlığını Taehyung'un üzerinden çekmesi ve elini gencin ağzından indirmesi sayesinde rahatladı. Taehyung dar alanlardan, Jimin ise kişisel alan işgallerinden hoşlanmıyordu.
Taehyung'un klostrofobisi yoktu fakat yine de hoşlanmıyordu. İçini bir sıkıntı kaplıyordu dar alanlarda. Jimin ise...Jimin'di işte. Kimsenin ona yaklaşmasına izin vermiyordu.
Dar yerden çıkan ikili geniş bir alanda bulunmanın verdiği mutlulukla uyuşan bacaklarını gevşetmeye başladılar. Jimin baldırına birkaç yumruk geçirdikten sonra göz ucuyla peşlerindeki ikilinin döndükleri yere baktı. Taehyung ise o sırada sırtını geriyordu.
"Bu kadar kolay kurtulmuş olamayız. Amatörler." Gülerken konuştu Taehyung. Jimin ise hala gözlerini ikilinin gittiği yol ayrımından alamamıştı. Sevinmek için daha erken olduğunu düşünüyordu. Yüksek teknolojili cihazlara sahip insanlardı bunlar. Amatör olduklarını hiç sanmıyordu. Taehyung şakacı bir tavırla
"Hadi ama Min! Gittiler işte ve en önemlisi biz kıçımızı kurtardık! Rahatla biraz adamım!" dedikten sonra arkadaşının omzuna vurmayı da ihmal etmemişti. Jimin ise içindeki kötü hissi kontrol edemiyordu.
"Görebildiğim kadarıyla beş veya altı kişilerdi ama biz sadece iki tanesini atlattık. Yani tam olarak kurtulmuş sayılmayız." Bir şeyler düşünüyormuş gibi kafasını bir noktaya sabitleyerek söylemişti bunları. Taehyung kaşlarını çatarak
"Ne sikimden bahsediyorsun sen?" endişe, korku ve bir parça da merak katarak dile getirmişti bu cümleyi. Daha cevap veremeden keskin bir cismin ay ışığı altında parladığını gördü Jimin ve ardından Taehyung'un yanağını sıyırarak arkalarındaki duvara sert bir şekilde saplandı ne olduğunu sonradan idrak ettiği cisim.
Taehyung titremesine engel olamayarak elini elmacık kemiğinin üzerine götürdü ve sıcak sıvıyı elinde hissetti. Korkulu gözlerle Jimin'e döndü ve duydukları karşısında tüylerinin diken diken olmasına engel olamadı."İşte bundan bahsediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Justice◾pjm+jjk
Fanfiction"Benimle savaşma Jungkook. Çünkü kazanırsan, kaybedersin."