VI

230 23 1
                                    

{ Harry'nin Bakış Açısı }

Gizlice telefonumu çıkardım ve Sarah'a bir mesaj gönderdim. Çocuklardan birinin bir insanla iletişime geçtiğimi bilmesini istemedim. Buna karşı değiller, ben sadece gerçekten kimsenin öğrenmesini istemiyorum. Oturma odasında Hızlı ve Öfkeli'yi izliyorlardı. Deşifre olmuşlardı. Yani demek istediğim insan kılığında değillerdi. İnsan kostümlerimiz temelde sadece kontak lensler, kırmızı gözlerimizi saklamak için. Ve bir sahte diş seti, uzun sivri dişlerimizi saklamak için. Her neyse, iki elimle tuttuğum telefonumla kanepeye oturdum. Sarah'a ne yazacağımı düşünürken başparmaklarım küçük bir 'başparmak dansı' yapıyorlardı.. sonunda ona bunu gönderdim:

- Selam:) Nasılsın?xx

Bir tarafım her harfi yazdığımda aralıksız olarak zihnen beni tokatlıyordu. Bunu yapmaman gerek. Kafamdaki ses sürekli tekrarlayıp duruyordu. Ama bu göz ardı edeceğim küçük bir sesti. Nedenini bilmiyorum.

Saat 1.57 olmuştu ve Sarah'ın şimdiye kadar uyanmış olması gerekiyor.. değil mi? Cevabı için bekledim. Hiçbir şey. "HARRAAAAYY!!", Louis mutfaktan bağırdı. Dürüst olmak gerekirse onun bu tiz sesi beni yerimden zıplattı. "NE VAAR?" Aynı aptal ses tonuyla cevap verdim, ama başarısız oldum. Sesim diğerlerine göre daha boğuk. "Buraya gel." Geri bağırdı. İnledim, kanepedeki rahat pozisyonumdan ayrıldım ve mutfağa doğru gittim, telefonum elimdeydi. Sarah hala cevap yazmadı. Mutfağa girdim ve buzdolabının önünde dikilen Louis'yi gördüm. "Dostum kanı nerede saklıyorsun?" diye sordu. "Ah, buzdolabında en altta." Bilgilendirdim. "Bekle.. nerede olduğunu anlayamıyor musun? Ya da kokusunu almıyor musun?" sadece omuz silkti. Tembelliğinden olduğunu biliyordum. Telefonum bipledi. Aslında bildirim gelmesi için beklediğimi unuttum. Ekrana bir bakış attım ve Sarah'ın ismi belirdi. Mesajını görmek için kilidi açtım:

- 'Daha iyi? Sanırım.'

- 'Ne yapıyorsun?x' .. Bir dakika az önce bunu gönderdim mi?

- 'Tembellik günü. Sen?:)'

- 'Aynısı.. Sanırım seni yarınki cenazede göreceğim..' Ah, yarın suçlu hissetmenin sevinci.

- 'Evet.'

******

{ Sarah'ın Bakış Açısı }

"Harry bütünüyle senden hoşlanıyor," Mia bana göz kırptı. Az önce aldığım mesaja verdiği tepkiye gözlerimi devirdim. "Ne? Duydukların hoşuna gitmedi mi? Doğru olmasına rağmen!" diye devam etti. "Mia uzatma artık." Şakacı bir şekilde tehlikeli yüzümü takındım. "Of, neden buraya gelmesini söylemiyorsun?" "Onunla daha dün tanıştım! Yok artık Mia!" diye şakalaştım.

*cenaze*

Cenazeye gitmek için hazırdım. Dizimin altında biten siyah bir elbise, siyah topuklular, ve montumu giydim. Kıştı, şey, kesin konuşursak Aralık ayından önceydi. Bir kat maskara ve parlatıcı sürdüm. Makyajımın olabildiğince sade ve doğal olmasını istedim. Sonuçta bu bir cenaze, parti değil.

Dışarıya adımladım ve soğuk rüzgar yavaşça yüzüme esti. Kiliseye yürüyerek mi gitsem, yoksa taksi mi çağırsam hala karar veremedim. Mia bırakmayı teklif etti ama erken gitmekte çok ısrarcıydı, ve erken gitmek istemedim. Kafamı sağa çevirdim ve evinden yeni çıkan Harry'i gördüm. Beyaz bir gömlekle siya bir takım giyiyordu. Kıvırcıkları yan tarafa yatırılmıştı. Nefes kesici görünüyordu. Beni fark etti ardından bir gülümseme gönderdi ve bana doğru geldi. "Selam." Gülümsedi, gamzeleri ortaya çıktı. Ne tatlı. Şu ana kadar sesinin nasıl alçak ve kulak tırmalayıcı olduğunu açık bir şekilde fark etmemiştim. "Selam." Aşağı baktım, düz saçımdan gözümün önüne düşen bir tutamı arkaya ittim. "Bırakayım mı?" diye teklifte bulundu. İkimiz de aynı yere gidiyorduk o yüzden sorun olmazdı. "Im. Olur." Siyah Range Rover'ına doğru yürüdük ve benim için kapıyı açtı. "Teşekkürler." Gülümsedim. "Bir şey değil."

Araba yolcuğu kısaydı, çünkü kilise uzakta değildi. "Peki buraya neden taşındın?" diye sordu, gözlerini yola sabitlemişti. "Annem bir iş aldı." diye yanıtladım. Anlayışla kafasını salladı. "Burada ne yapacaksın?" Sordu, şimdi arada sırada bana bakıyordu. Sanırım biraz meraklıydı? "Şey, üniversiteyi düşünüyorum. Geçen temmuz liseden mezun oldum bu yüzden..evet.." "Yani 17 ya da 18 yaşındasın?" Yaşımdan bahsetmeye çalışıyordu (besbelli). "17." Cevapladım. Yaşını söylediğinde tam da sormak üzereydim, "İyi, ben 18 yaşındayım." Gülümsedi. ŞU GAMZELERİ DÜRTEBİLİR MİYİM LÜTFEN? Kiliseye giren insanları izlerken Harry arabasını kilisenin yakınına park etti. Herkes buranın GERÇEKTEN acıklı bir tablo olduğunu belli edercesine siyah giyinmişti. Daha önce hiçbir cenazede bulunmadım, işte, söyledim.

Harry arabadan indi ve yavaşça koşarak yolcu tarafına geldi ve bir kez daha benim için kapıyı açtı. Tam bir centilmen. Arabadan indim ve Harry kapıyı kapattı. Biz kiliseye yürürken, 40'larında bir kadın kilisenin kapısında, kan çanağı gözlerle insanları karşılıyordu. Chloe'nin annesi olduğunu varsaydım. Tanrım, anneleri bu şekilde görmekten ciddi anlamda nefret ediyorum. Harry kadına bakmadı, gözlerini yere sabitlemişti. İçeriye girdik ve üçüncü sırada oturan Mia'yı gördük.

{ Harry'nin Bakış Açısı }

Bu kadar şeyin dışında gerçekten nefret ettiğim şey, cenazeler. Çocuklar, insanlar daha fazla şüphelenmesin diye buraya gelmemi söylediler. Ve en boktan kısmı ise o kızı ben öldürdüm! Ve daha da kötüsü ne bilmek ister misiniz? Annesini bu halde görmek. Çöp gibi hissettim. Bir yerde de bunun benim hatam olmadığına ve vampirlerin doğasının bu olduğuna kendimi ikna etmeye çalıştım, ama pek işe yaradığını söyleyemem.

Sarah elimi tuttu ve üçüncü sıraya kadar bana öncülük etti. Bana dokunduğu zaman içimi yakan bir şey hissettim, çok acayip. Mia burada oturuyordu, tanrım. Daha fazla suçluluk hissi. Önden Sarah'ın gittiğine emin oldum ardından ben de onu takip ettim. Mia'nın yanına oturmak istemedim. Daha da berbat hissetmek istemedim. Sarah'a baktım. Güzel göründüğünü daha yeni fark ettim. Saçları düzdü çok hafif makyaj yapmıştı ve hala güzeldi. Yanağının içini ısırıyordu, insanların bunu yapmasının gergin oldukları anlamına geldiğini biliyordum. "Bir cenazeye ilk katılışın, haksız mıyım?" Bilmiş bir şekilde sordum. Bana baktı, kahverengi gözlerinin ne kadar güzel olduklarını da fark etmemiştim. "Evet, nereden anladın?" diye sordu, keyiflendim. "Gerginsin." Sırıttım. Gülümsedi ve aşağı, ellerine baktı. "Pek gelmek istemedim, bu çok üzücü ve acıklı." Fısıldadı böylece onu sadece ben duyabildim. Resmen aklımdan geçenleri okudu. "Bundan her zaman kurtulabilirsin biliyorsun.." Göz kırptım. Umarım bunda bana katılır. Buradan gerçekten çıkmayı istiyorum..

The Vampire Next Door (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin