bölüm1

824 24 7
                                    

İstanbulun sokaklarında hızlıca koşuşturup, biraz daha yavaş olursam kaçıracağım sınavı düşünüyordum. Hava inanılmaz soğuk olup ellerimi keserken düşündüğüm tek şey eğer varsa, kesdirmeden gitmek olacakdı. Ama sınav vereceyim yere gidecek kestirmeyi bilmiyordum. Yolda birisini bulup gideceğim yerin ismini söyledim ve ola bilecek en kısa yolu tarif etmesini istedim.

-Abla bu yoldan düz , sonra sola dön.

-Tamam teşekkürler.

Yolda irerlemeye devam ettim. Adamın dediği gibi düz gittim ve tam sola dönecekken telefonumun sesini duydum. Telefona baktığımda arayanın en yakın arkadaşım Selin olduğunu gördüm.

-Efendim Selin.

-Nerdesin sen? Neden hala burda değilsin? Sınav başlayacak , çok az kaldı.

-Tamam Selin napayım? Trafiğe yakalandım. Sonrada trafikten kurtulmayacağımı anlayıb otobüsden indim ve şu an kesdirmeden geliyorum. Ya da gelmeye çalışıyorum.

-Off Rengin. Bence sen artık gelme. Gecikdin!

-Hadi yaa offf.

-Artık şansını önümüzdeki sene denersin hadi ben gidiyorum.

Hoşçakal bile demeden telefonu kapattım ve yolda boş boş yürümeye başladım. Sinirlerim bozulmuştu. Bütün bir yıl deli gibi ders okumuştum haybuki. Yolda bir yerlerde oturup sessizce ağlamaya başladım. Bir anda hiç beklemediğim bir ses geldi. Olduğum sokak adamın bana tarif ettiği yerdi ve ıssızdı. Gelen ses birisinin acı çekme sesiydi. Bu sakin sokakta böyle bir şey ilgincdi. Ayağa kalkıp sesin geldiği yöne doğru hareket etmeye başladım. Ses dahada belirgin olup beni korkutmaya başlıyordu. Ama ben yinede pes etmeyip devam ettim.

Olduğum yerde kalıp, yada çıkıp gitseydim belkide hayatımın geri kalanı daha güzel olacaktı. Ama ben bu hatayı yapıp hayatımı mahf ettim. Belki de bir şansdı. Bilemiyorum. Ama bence bu bir esaretin başlangıcıydı.

İrerlemeye devam ettim ve sesin uçuk sökük bir binanın en alt katından geldiğini anladım. Aşağıdaki küçük, yarısı yerin altına girmiş pencereden içeriyi izlemeye başladım. Gördüğüm şey karşısında şok oldum. Bir adam masaya oturtulmuş ve tam yanında iki adam vardı. Adamın yüzü kanlar içerisindeydi ve yanındaki adamlardan biri kafasını tutmuş, elindeki bıçağı tam boğazına doğru tutmuştu. Adam çarasizce yalvarıyordu. Tam karşısında yaşlı bir adam,bir ayağını diğerinin üstüne koyarak kendinden emin bir şekilde oturmuş, önündeki adama bir şeyler söylüyordu. Ama çok yavaş konuşduğundan hiç birşey duymuyordum.

Kaçırdığım sınavım için döktüğüm göz yaşları kesilmiş, yalnızca önümdeki manzarayı izliyordum. Sanki bir anda dünyadan kopmuş,gitmem gerektiğini unutmuştum. Tam o sırada bir adamın saçlarımı çekmesiyle kendime geldim. Adam saçlarımı sıkıca tutup beni yerde sürüklemeye başladı.

-Demek küçük bir kaçağımız var ha?

-Bırak saçımı!! Bırak!!

Beni dinlemeyib sürüklemeye devam etti. Bir kapıdan girip beni sert yere doğru itekledi. Başımı kaldırdığımda saçımın ağrısıyla, daha demin pencereden izlediğim adamın tamda karışısında olduğumu fark ettim.

-Ağabey. Bu casus sizi pencereden gizlice izliyordu.

Yaşlı adam bana bakarak

-Demek öyle? Dedi.

-Hayır! Benim hiç bir alakam yok! Ben sadece kestirmeden gidecektim. Sesler duydum ve buraya geldim. Yemin ediyorum hiç bir şey görmedim!! Bırakın beni! Casus değilim!-diye ağlayarak bağırmaya başladım.

EsaretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin