bölüm13

102 5 3
                                    


-Bu ne rezillik!! Çok üzgünüm Enes bey.-Patronumun iyrenc ve heyecanlı sesini duyduğumda keyfim anında bozulmuştu. Bu sefer kesin kovulmuştum.

Patronum geldiğinde Enes gözlerini benim üzerimden çekerek ona doğru döndü.

-Enes bey iyimisiniz? Ne büyük talihsizlik.-sonra bana doğru dönüp sinir dolu gözlerle bana baktı ve - Qarsonumuzda hemen özür diler. Değilmi?!!-dedi.

Yüzümü Enese döndüm ve oda yüzünü bana döndü.
-Özür dilerim-dedim sakin bir şekilde. Patronum bana gözleriyle muftağa gitmemi işare ettikten sonra zaman kayb etmeden mutfağa doğru irerledim. Ama sanırım bir sorun vardı. Nedenini anlamadığım şekilde başım dönüyordu.

Enes Başer...

Bilerek yaptığını anlamayacak kadar aptal değildim. Böyle küçük oyunlarla hiç bir şey yapamaycağını anlamalıydı. Üzerimi ola bildiyince temizledim. Yanımda hiç susmayıp sürekli özür dileyen, çalışanların ne kadar dikkatsiz olduğundan bahs eden Ömer sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Daha fazla konuşmaması için sözünü yarıda kestim.

-Tamam! Bu konuyu bu kadar büyütmenize gerek yok!-dedim sinirli çıkan sesimle. Daha fazla bu adamın sesini duymak istemiyordum.

Onur gittikten sonra masadakilerle Rengin yüzünden yarıda kalan sohbetimize devam ettik. Klasik bir iş toplantısı. Benim işim her ne kadar her kesin sandığı gibi sade ve normal bir iş olmasada işimi seviyordum. Tam beni yansıttığını düşünüyordum.

Yine bir kaç şerefsizin bana karsı gereksiz ve hiç bir zaman gerçeklestiremeyeceyi bir çok planı vardı. Aslına bakarsak şu an masada oturduğum kişiler bile belkide benden nefret ediyordu ki bu zerre kadar umrumda değildi. Aksine hoşumada gidiyordu. Sırf çareleri olmadığı, başka şansları kalmadıkları için benim yanımdalardı. Şu an beni sevmeselerde benden aslı bir durumdalardı.

-Savaşın adamlarının çoğu evini kolluyor. Evinin önünde ordu saklamış adam.-dedi Emir. Emir diğerlerinin içinde en dürüstüydü. Uzun zamandır yanımda çalışıyordu ve halen en ufak bir hatasını görmemiştim.

-Peki kendisi nerede?-diye sordum tek kaşımı kaldırarak.

-Las Wegasda. İki güne dönücekmiş. Yarın akşam mekanların birinde kumar oynanacakmış. Orada olucak pislik.

-Evin önünde tahmini kaç adam duruyor?

-Otuz-kırk adam vardır ağabey.

Şaşkınlıkla ıslık çalıp:
-İşte buna g*t korkusu derler-dedim. Ardından devam ederek:
-Eve dalıcağız!-dedim düz sesimle.

-Ama ağabey... eve neden dalalımki? Savaş şerefsizi evde deyil.-dedi şaşkın ve tedirgin bir şekilde.

-O olmasa bile daha önemli kişiler evde. Mesale kızı..-dedim sakin bir tavırda.

-Ama....-dedikden sonra tedirginlikle bir an durdu. Ardından devam ederek-O daha küçücük çocuk.-dedi.

-Beni ilgilendirmez!!!-dedim öfkeyle çıkan sesimle- Beni sorgulamak sana kalmadı! Ben o çocuk buraya gelecek dediysem itiraz etmeden o çocuğu bana getireceksiniz! Çocuğun ağlamaktan ciyerleri patlasa bile ailesine geri vermeyeceğiz!! Kimseye acıyacak değilim. Küçük bir çocuk olsa bile! Umarım yeterince açıklayıcı oldum!!!-dediğim anda makana bir sessizlik çöktü. Emir başını eğerek hiç bir şey demeden öylece kaldı.

-O çocuk tek ve en büyük tehtidimiz! Yarın akşam benim evimde olmassa kim olduğunuza bakmam hepinizi gebertirim!-dedim ve ardından masayı terk edip gittim.

Kısa bir yolculuğun ardından eve vara bilmiştim. Yoğun iş gününün ardından tek istediyim şey uyumaktı. Odama girdiğim anda üzerimi deyişmeden sadece takım elbisemim siyah ceketini odamdaki siyah koltuğa fırlatıp, kendimi yatağa attım. O pozisyonda uyuya kaldım.

EsaretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin