Bileklerim ve başımda inanılmaz bir acı hiss ediyordum. Gözlerimi açmakta zorlansamda açmayı başardım. Gözlerimi açtığımda sadece beyaz tavanı görüyordum ve gözlerim buğulu görüyordu. Burnuma hastahanalerden gelen ilac kokusu geliyordu ve kesinlikle hastahanadeydim. Bu kokudan gerçekten nefret ediyordum. Gözlerimi tam bir şekilde açtığımda bileklerim ve başımdaki acı daha çok acıyordu.
Bir anda içeriye hemşire geldi ve bana bakarak konuşmaya başladı.
-Sanırım kendinize gele bildiniz.
Yorgun gözlerle ona baktım ve kırık-kırık çıkan sesimle "Noldu bana?" diye sordum.
-Araba kazasında başınız cama çarptığı için iki gündür uyuyorsunuz. Sanırım kaza çok kötü olmuş. Zaten taksi söförüde ölmüş. Ama siz iyisiniz. Her hangi bir sorun yok. Sadece başınızdan yaralanmışsınız-dedi hemşire bir şeylerle uğraşarak.
-Ne?-dedim telaşlı sesimle. Nasıl yani? Taksici ölmüşmüydü? Hemde benim yüzümden. Birisinin ölümüne neden olmuştum ve bu beni çok korkutuyordu. Ben kimsenin ölümüne neden olamazdım. Yavaş-yavaş gözlerim dolmaya başlamıştı. Hemşire bana bakarak "Siz ağlıyormusunuz? Yoksa taksiciyi tanıyormuydunuz?-diye sordu merakla. Hemen hemşireye bakarak "Hayır! Sadece sinirlerim bozuk. Boş verin."-dedim. Hemşire başımdaki yarayı tanpon ettikten sonra çıkıp gitti.
Odada yapa yalnız kalmıştım. Birisinin ölümüne neden olduğum için ağlamaya başladım. Aslında o adam beni hiç bilmediğim bir yere aparacaktı ve bana zarar vere bilirdi. Eğer dreksiyonun yönünü deyiştirmeseydim başıma neler geleceyini bilemezdim. Yani bunu yapmalıydım. Bu şekilde kendimi sakinleşdirmeye çalışıyordum.
Bileklerimdekileri çıkardım ve ayaklanmaya çalıştım. Tam o sırada içeriye birisi girdi ama ben yatagın diğer tarafında oturduğum için içeriye gireni göremiyordum. Ama büyük ihtimalle hemşire olacaktı ve kesin bileklerimdekileri çıkartığım için bana uyarıda bulunacaktı. Bu yüzden önceden konuşup onu başımda edecek sonrada bu hastahaneden kurtulucaktım.
-Ne isiyorsun!-diye sert bir şekilde konuşmaya başladım. Ama arkamı dönmedim.
-Başınızdaki yaraya tanpon yapacaktım.-dedi ama bu ses hiçte hemşire sesi değildi. Bu tok ses yalnız bir kişiye aitti ama onun burda olmaması gerekiyordu. Hemen arkamı döndüm ama çok hızlı döndüğüm için başım dönmüştü ve bir anda dengemi kayb edip önümdeki yatağın kenarlarından tutup kendimi düşmekten son anda kurtarmıştım. Enes heycanla bana doğru gelerek kollarımda tuttu ve "İyimisin?"-diye sordu. Gözlerinin içine baktım ve "Hayatıma damdan düşer gibi düştüyün günden beri bana verdiyin tek soru bu ve herdefasında aldığın cevapta aynı! Bıkmadınmı bu soruyu sormaktan?"
Kendimi iyi hiss etmiyordum ve Enesin yardımıyla yatağa oturmuştum. Enes tam karşımdaki koltukta oturarak bana baktı ve konuşmaya başladı.
-Her defasında bir şekilde başını belaya sokuyorsun. Sana bundan başka soru soramıyorum ve tekrardan soruyorum. İyimisin?!
-Değilim!!-diye bağırdım ve devam etmeye başladım- Başımı belaya soktuğumu söylüyorsun ama o bela gelip beni buluyor. Mesela en büyük numunesi sensin!!! Ayrıca sen benim burada olduğumu nerden biliyorsun? Neden her defasında karşıma çıkıyorsun?!"
Enes dirseklerini dizlerinin üstüne alarak ellerini saçlarına doğru götürdü ve yüzünü yere doğru eydi. Ardından ellerini saçlarında çekerek yüzünü kaldırdı ve sanırım sinirliydi. Sinirden boynunun damarları belirginleşmişti. Dişlerini sıkmış bana doğru bakarken bir anda konuşmaya başladı.
-Kaza nasıl oldu?-dedi. Sinirliydi aslında ama kendini sakinleştirmeye çalıştığı her halinden belliydi. Ama bu benim umrumda dahi deyildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esaret
Teen FictionGeçmişini zavallı birisi olarak hatırlayan ve geçmişindeki herşeyi ve herkesi mahf etmeye söz veren bir adam. Psikolojik sorunlar, bilinmedik sesler, gereksiz hisler daha fazla sorunlara yol açar. Büyük hayallerle başlayan hikayesi merakı yüzünden d...