İşten çıkıp eve geldim ve hemen hazırlanmam gerekiyordu. Çünki sadece iki saatim kalmıştı. Trafik yüzündende biraz gec kalmıştım aslında. Hemen duşumu aldıktan sonra kısa buz mavisi elbisemi ve altından ten rengi stillettolarımı giydim. Saçlarımı hafif su dalgası yapıp hafif ama etkileyici bir makyaj yaptım. Sadeydim ama fena değildim. Artık tek yapmam gereken Yılqaz beyi beklemekti ama lanet olsun. Bir şeyi unutmuştum.
Bir anda kapının çaldığını duydum. Aşağıya inip kapıyı açtığımda agzım beş karış açık kalmıştı.
-Hoş geldiniz Yılqaz bey.-dedim şaşkınca.
-Görüyorumda çok güzel olmuşsun Rengin. Hadi biraz acele ette çıkalım.
Birlikte eveden çıkıp arabaya bindiğimizde Yılqaz beye sabahdandır aklımda olan şeyi sordum.
-Yılqaz bey?
-Efendim Rengin?
-Siz benim evimin yerini nerden biliyordunuz? Ben size konum atmayı unutmuştum.
Bir anda arabada küçük bir sakinlik oldu. Yılqaz bey bir süre sanki sorumu duymamış gibi bir şey demedi. Ama sonra arabayı biraz daha hızlı kullanarak konuşmaya başladı.
-İş yerinden öyrendim-dedi sakin bir şekilde.Yaklaşık bir saatlik bir yolun ardından mekana varmıştık. Arabadan inip mekana yaklaştığımız anda içimde ilginc bir heyecan oluştu. Yılqaz bey yanıma gelerek koluna girmemi işaret etti ve bende koluna girdim. Birlikte içeriye girdiğimizde içerideki muhteşemlik karşısında ağzım açık kalmışti. Muhteşem hollde yüze yakın davetli vardı. İçerisi çok büyüktü ve her şey gold rengindeydi. Davetlilerse çok şık ve farklıydı. Yılqaz bey bazı davetlilerle konuşmaya başlamıştı bile.
Bir saate yakın bir zamandırki biz burdaydık ve ben artık fazlasıyla sıkılmaya başlamıştım.
-Yılqaz bey ben gitsem darılmassınız değilmi?-dedim çekingen sesimle.
-Darılırım-dedi sakince kulağıma doğru eyilerek.
Neden gitmiyorduk bilmiyordum ama ben artık dışarıya çıkmalıydım. Yılqaz bey holldeki bir kaç kişiyle sohbet ederken bana doğru eyilerek:
-İstersen mekanın bahçesinde biraz dolaşa bilirsin. Burasının bahçesi çok güzel-dedi bana gülümseyerek. Adam sanki sıkıldığımı anlamıştı. Halbuki ben sıkıldığımı belli etmemek için elimden geleni yapmıştım.
-Peki Yılqaz bey.-dedim gülümseyerek ve bahçeye çıktım.
Mekanın bahçesi çok güzeldi. Burda biraz gezmek fena olmazdı. Bahçede bom boş gezerken bir adamın bahçede elinde telefonla durduğunu gördüm. Biraz daha yaklaştığımda artık konuşma sesini daha iyi duya biliyordum. Oysa beni fark etmemiş, yüzü diyer tarafa dönük bir şekilde konuşuyordu. Yanından öylece geçip gittim ve o beni fark edince öylesine baktı ve sonra yüzünü tekrardan döndü.
"Peki kızı nerden tanıyacağım ağabey?"-diye birşey söylediğini duydum. "Buz mavisimi?"dedi bir anda. Şu an üzerinde buz mavisi olan ve bahçede dolaşan tek kız ben olduğuma göre sanırım benden bahs ediliyordu ama bu imkansızdı. Ben bu adamı tanımıyordum bile. Ona doğru dönerek baktığımda adamın bana dikkatlice baktığını fark ettim. Bu iste bir pislik vardı.
Yüzümü dönüp hızlı adımlarla ilerlemeye başladığımda adamında bana doğru geldiğini hiss ettim. Biraz daha ilerlediğimde karşıdada bir kaç siyah giyimli adam olduğunu fark ettim. Hepsi bir anda bana doğru dönerek bana doğru hızla gelemeye başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esaret
Teen FictionGeçmişini zavallı birisi olarak hatırlayan ve geçmişindeki herşeyi ve herkesi mahf etmeye söz veren bir adam. Psikolojik sorunlar, bilinmedik sesler, gereksiz hisler daha fazla sorunlara yol açar. Büyük hayallerle başlayan hikayesi merakı yüzünden d...