"Hoş geldin Meliscim." Dedi imalı bir şekilde yüzüme bakarak.
"Hoş buldum Kayacım." Dedim otuz iki diş sırıtarak. Çantamı kenara koyarak oturdum. Garson masamıza geldiğinde iki tane kahve söyledik. "Eee anlat bakalım ne anlatacaksan."
"Dur canım daha kahvelerimiz gelmedi." Dedi kız gibi konuşarak. Onun bu haline gülmeden edemedim. Kahveler gelince ikimizde bir yudum aldık. Ben sabırsızlıkla ne anlatacağını beklerken o çok rahat duruyordu. Kahvesini kenara çekerek yüzünü yaklaştırdı. "Merak etmeni anlıyorum. Ama bu konu acele edilmeyecek şekilde önemli." Dedi geri çekilip, arkasına yaslanarak. Oflayarak kollarımı birleştirdim.
"Peki artık bir yerden anlatmaya başlasan?" Dedim.
"Engin Duman... kendisi baban olur. Öyle değil mi?" Dedi. İnanamayarak gözlerinin içine baktım.
"Evet de sen nereden biliyorsun?" Dedim daha da meraklanarak.
"Bir tek babanı değil, her şeyi biliyorum." Dedi ciddi bir sesle. Biri masamızın yanına gelince kafamı kaldırıp baktım.
Ulaş?
Onun burada ne işi vardı?
"Aaa nasılsınız?" Dedi sanki bizi yeni görmüş gibi.
"İyiyiz. Sen nereden çıktın?" Dedim kaba bir şekilde.
"Kahve içmeye gelmiştim. Sonra da sizi gördüm." Dedi.
"Tesadüfe bak sen." Dedi Kaya kaşlarını kaldırarak.
"Ya ya evet. Kaya seninle konuşmam gereken birtakım şeyler var. Melis sana da ayıp olmazsa Kaya'yı bugün alabilir miyim?" Dedi gülerek. Anlamayarak ilk önce Ulaş'ın yüzüne baktım sonra da Kaya'nın.
"O-lur tamam. Biz başka zaman konuşuruz Kaya." Dedim. Kaya içtiklerimizi ödedi. Ardından Ulaş, Kaya'nın kolundan sıkıca tutup masadan kaldırdı ve gözden kayboldular.
Evet yine tek kalmıştım.
Çantamı koluma takıp, eve doğru yürümeye başladım. Evin önüne geldiğim de parkın boş olduğunu gördüm. Eve girip bunalmaktansa, parkta otururum daha iyi. Banklardan birine oturdum. Uzun uzun düşündüm. Sanki artık yeni bir şeyler olsun istiyordum. Yorulmuşluğun hissi mi bilmiyorum. Ama bazen yaşadığım hayatın değişmesini, daha farklı olmasını istiyordum. Ellerimle saçlarımı geriye attım. Kafam kaldırmıyordu artık. Bizim apartmana doğru gülerek yürüyen, Arda ve Mine çiftini gördüm. Gülerek baktım ikisine. Arda'ya böyle ne oluyordu bilmiyorum ama canımı yakıyordu. Eskiden ben üzgünken her zaman yanımda olurdu. Şimdi ise o kızla gülüyordu. Arda içeriye girdikten sonra Mine ile göz göze geldim. Bu kızı başından beri sevmemiştim. Bana doğru sinsi bir şekilde yürümeye başladı. Aldırmadan önüme döndüm.
Yanıma oturduğun da tek kelime etmedim.
"Selam, nasılsın?" Dedi. Sesinde ki sinsiliği sezebiliyordum.
"İyiyim, sen nasılsın?" Dedim. Kelimeler ağzımdan zar zor çıkmıştı.
"Valla ben iyiyim. Bugün Arda ile çok güzel vakit geçirdik." Dedi. Aynı zamanda gözlerini kısarak güldü.
"Aaa neler yaptınız?" Dedim sinirimi bastırmaya çalışarak.
"Sabahleyin yürüyüşe çıktık. Sonra ormanlık gibi bir yere gidip bisiklet sürdük. Ardından bize gittik ve-"
"Detaylara ihtiyacım yok." Dedim gıcık bir şekilde sırıtarak. Ayağa kalktım ve ona bakmayarak yürümeye başladım.
"Onu elinden almama az kaldı!" Diye bağırdı arkamdan. Bir süre durdum.
![](https://img.wattpad.com/cover/41912084-288-k899990.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLA VAZGEÇMEM.
Teen FictionGüçlü ama aynı zamanda içten kırık bir kız. Kim annesinin ölümüne dayanabilir ki? Ya da babasının ona soğuk davranmasına... Ona tek değer veren ağabeyi bile ondan bir şey saklamaktadır. En yakın arkadaşı Arda ile İstanbul'a taşınıp, yeni bir hayata...