Multi; Barış'ın ağlaması.
Gözlerimi araladığım da hala arabada olduğumuzu gördüm. Ellerimi öne almak için hamle yaptığımda bağlı olduğunu anladım. Sonrasında yanımda oturan adamla göz göze geldim. Üşüyen ayaklarımı kendime çektim. Acaba Arda ne yapmıştır? Ağlamaktan gözlerimin şiştiğini anlayabiliyordum. Çok bağırıp, çağırdığım için büyük ihtimalle uyku ilacı vermişlerdi. Açık olan kolumda iğne izi vardı zaten. Araba durduğunda yanımdaki adam kolumdan sertçe tutarak indirdi beni. Yere basmamla ayaklarımın üşümesi bir oldu. Toplu saçlarım, toplamaktan çıkmış darmadağındı. Üzerimde uzun kollu ince bir tişört, altımda ise siyah bir tayt vardı. Evde olduğum için ince giyinmiştim. Ama şimdi donuyordum. Kolumdan tutmaya devam etti. Ve ileride bulunan büyük depoya doğru sürükledi. Hadi ama ya başka bir yer yok muymuş? Her filmlerde ki gibi depoya gelmiştik. Büyük kapıyı eliyle ittirdi. Kapı duvara çarpmasıyla birden sıçradım. Kolumu tutan adam alayla güldü. Gözlerimi kısarak ölümcül bakışlar attım. İçeride kimse yoktu. Ortada bulunan tahta sandalye ile oranın benim yerim olduğunu anladım. Beni oraya otutturup, ayaklarımı da bağladı. Önüme gelen saçlarım burnumun kaşınmasına sebep olunca, omzumla saçımı çekmeye çalıştım. Lanet olsun ki olmuyordu. Adam terar gülerken, iri elleriyle saçımı kulak arkama doğru götürdü. Çekilmeye çalışsam da bağlı olduğum için başaramamıştım. Saçlarımı bıraktıktan sonra soğuk elleriyle boynumu okşadı. Dişlerimi sıktım.
"Dokunma bana!" Dedim sinirle. Beni dinlemeyip, eli boynumdan aşağıya indi. Göz yaşlarıma hakim olamazken, eli tişörtümün içine giriyordu.
"Sedat!" Arkadan gelen sesle elini çekti. Rahatlamışcasına iç çektim.
"Buyur abi?" Dedi bana dokunan şerefsiz.
"Kızla uğraşma. Sen çık gerisini ben hallederim." Dedi. Ardından adam çıktı. Şimdi daha çok korkabilirdim. Umarım kötü şeyler olmazdı. Karşımda oturan adam benden bir iki yaş büyük gibi duruyordu. Üzerindeki her şey siyahtı. Gözlerimi devirdim. Sandalyesini iyice bana yaklaştırdı.
"Nasılsın bakalım?" Dedi iğrenç bir şekilde gülerek.
"Sanane bundan!" Dedim sinirle. Hem kaçırıyorlardı hem de nasılsın diyordu!
"Sakin olmayı öğren." Dedi arkasına yaslanarak.
"Nasıl sakin olmamı söylersin! Evime bir adam giriyor. Ve beni güzelce dövüyor. Ardından bu lanet olası depoya getiriliyorum." Dedim sinirle soluyarak.
"Korkmuşsun." Dedi. Allah'ım öldürürüm ben bunu!
"Ya sen şaka mısın? Korktum tabi ki!" Güldü.
"Bir zamanlar bende bir kızı sevdim. Taki kaybedene kadar." Dedi. Dert mi yanıyordu bana? "O çocuk gelip içine edene kadar!" Dedi sinirle. Elini yumruk yapıp bacağını vurdu. Gerçekten seviyor gibi duruyordu. Ama sevmek bunu gerektirmezdi ki.
"Ben neden kaçırıldığımı sorabilir miyim?" Dedim tırsarak.
"Çünkü Barış'a ve Su'ya en yakın sensin. O gün sizi yakalacaktık ama kaçtınız." Dedi. "Şimdi!" Dedi bağırarak. "Nerdeler söyle bana!" Korkmaya başlıyordum. Bu adamda kesinlikle bir şeyler vardı.
"B-ben gerçekten bilmiyorum." Dedim. O kadar çok üşüyordum ki artık ayaklarım buz tutmuştu.
"Ben bu sözleri çok duydum. Ama ardından da doğruları söyleyenleri duydum." Dedi gülerek. Cevap vermedim, veremedim. Cebinden telefonu çıkardı. "Al ara en yakın arkadaşını. Seni kurtarmaya gelsin." Demesiyle şaşkınlıkla baktım. Ama ciddi gibi duruyordu. Bağlı olan ellerimi kendi elleriyle çözdü. Hafif moraran bileklerimi ovdum. Cidden acıyorlardı. Telefonu elime alıp Arda'nın numarasını yazdım. Birinci çalışta açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLA VAZGEÇMEM.
Teen FictionGüçlü ama aynı zamanda içten kırık bir kız. Kim annesinin ölümüne dayanabilir ki? Ya da babasının ona soğuk davranmasına... Ona tek değer veren ağabeyi bile ondan bir şey saklamaktadır. En yakın arkadaşı Arda ile İstanbul'a taşınıp, yeni bir hayata...