Piercing

684 25 3
                                    

Multimedia'da Edward'ın dövmesi ve Luke'un piercingi var. Ayrıca kabul ediyorum, mal gibi bir kolaj uygulamam var. İdare ediverin artık.

Telefonumu bulamadığım için alarmın uykumu dağıttığı ve uyanmak zorunda kaldığım sıkıcı bir okul günü daha. Ben daha yeni kalkmışken babam odaya girmişti.

Babam yüzümü yıkamamla ilgili bir şeyler daha dedikten sonra odamdan ayrıldı. Ben de yeni bir okul gününün mutsuzluğuyla formaları giydikten sonra çantamı hazırladım ve mutfağa geçtim.

Annem uyuyor olmalıydı, babam da işe yeni gitmişti.

Masada yemek yerken düşündüğüm tek şey 'İleride böyle yalnız mı yemek yiyecektim ya da bir evde yalnız başıma mı sürünecektim?' konusuydu.

Önceden yalnız kalacağıma o kadar emindim ki, kendimi şimdiden alıştırmaya çalışıyordum. Zaten her şeyi yalnız yapmam, bunun içindi.

Fakat daha sonradan o gelmişti ve bütün hayatım değişmişti. Kısa bir sürede de en yakınım olmuştu. Sadece sevgilim değildi, belki de tek arkadaşımdı, beni güldüren, yalnız kalmama engel olan adamdı.

Onunla ileride ayrılacak mıydık bilmiyordum ancak onu kaybetmek istemediğim kesindi.

Düşünsenize... Her şeyi birlikte yaptığınız kişi bir bakmışsınız ki, hiçbir şeyiniz haline gelmiş. Ne korkunç değil mi?..

Yemek yemem bittikten sonra çantamı ve telefonla kulaklığımı alıp şimdi gelmiş olan sarı otobüse bindim.

Dün gece attığı mesaja göre Edward bugün gelmeyecekti. Yediği bir et nedeniyle zehirlenmişti ve bugün hastaneye gidecekti. Aslında ben de seninle geleyim diye çok ısrar etmiştim ama yine de ikna edememiştim. Neymiş, derslerden geri kalmamalıymışım...

Sınıfa girdiğim anda direk moralim bozulmuştu. Çünkü Effie ve diğer arkadaşları gayet neşeli bir şekilde sohbet ediyorlardı.

Hızla onlardan gözümü aldım ve cam kenarındaki sırama geçip dışarıyı izlemeye başladım.

Ben evden çıkarken yağmur atıştırıyordu ancak şu an çok şiddetliydi. İlkbaharda olsak da çiçekler bir türlü açamamıştı ama okulun bahçesi yine de çok güzeldi.

Bahçe kapısından binaya kadar taş bir yol vardı ve ön bahçenin geri kalanı tamamen yeşillik ve ağaçlıktı.

Arka bahçede ise pek ağaç yoktu çünkü halı saha, spor salonu, ek bina gibi şeyler hep arkada kalıyordu.

Bu yüzden ön bahçeye bakan bir sınıfta olmak güzeldi. Hele ki, dışarıyı izlemek için doğrulmanıza gerek yoktu, pencerelerimiz çok büyüktü böylece sırada yatarak bile izleyebiliyordum.

Ben dışarıyı izlerken nöbetçi öğrencinin Mr. Blue'nun bugün okulda olmayacağı ve ilk iki dersimizin boş olduğunu söylemesiyle bütün sınıf spor salonuna veya test kitaplarına yönelmişti.

Ancak sınıfta pek de ders çalışılacak bir ortam olduğu söylenemezdi, herkes sohbet ediyor ve şakalaşıyordu.

Şu anki psikolojim, onları görmeye müsait değildi, bu nedenle kitap, kalem gibi malzemelerimi aldıktan sonra kütüphaneye geçtim.

Kütüphanemiz Harry Potter kütüphanesi gibiydi. Upuzun birçok raf vardı ve hepsi tozla kaplıydı. Sanırım öğrenciler pek kitaplarla ilgilenmiyorlardı.

Daha fazla çevreyi incelemekten vazgeçtim ve masaların olduğu bölümde bir masaya yerleştim.

Teste daha başlayamadan Edward mesaj atmıştı.

Umut Her Zaman VardırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin