Multimedia Lele Pons bakışları jdndndhdj
Sabah filmlerdeki gibi güneş ışınlarının gözüme vurmasıyla uyanmadım. Ya da annem alnımdan öperek 'Hadi günaydın.' falan gibi bir şeyler de söylemedi.
Telefondan gelen saçma horoz sesleriyle uyandım.
İlk önce çantaya kitaplarımı ve tableti koyduktan sonra yüzümü yıkadım ve fırçayla saçımı yaptıktan sonra formamı giydim.
Aynanın karşısında kendime bakarken bir şey fark ettim.
Göz altlarım mosmordu. Biliyordum gece uyurken ağladığımı. Bana bakan herkes morluğu fark ederdi.
Bunları düşünmekten bana hiç yarar gelmediği için bu konuya odaklanmayıp telefon ve kulaklığı alıp evden dışarı çıktım.
Bugün de kahvaltı yapmamıştım.
-
-"Dizine yatsam çok tuhaf karşılanmaz. Baksana, herkes öyle yapıyor." dedikten sonra dizlerime başını koyup ayaklarını uzattı.
Öğle arasında yemek yemeyip okulun geri kalanı gibi çimenlere oturmuştuk.
Sabah gözlerimi görünce aklıma önceki yıllar gelmişti. Ve şimdi de bu düşünceler beni mahvediyordu.
Edward gözlerini kapatmış uyumaya çalışırken bense ağlamamaya çalışıyordum. Canım acıyordu.
Birden gözlerini açıp bana baktığında gözlerimi başka bir tarafa çevirdim ve çevreyi izlemeye başladım.
Kahkaha atıp birbirlerine bir şeyler anlatan kalabalık gruplar, çimenlere uzanıp birbirlerine sarılan sevgililer, yalnız başına banklara oturmuş kitap okuyan inekler...
Az önümdeki hayatlardan bir tanesinin bende olması için nelerimi vermezdim.
-"Neyin var?" dedikten sonra karşıma oturup eliyle çenemi kavradıktan sonra gözlerine bakmamı sağladı.
-"Söyle!" dediğinde ürperdim.
-"Normal bir hayat istiyorum, bu çok büyük bir şey değil." dediğimde çatılı olan kaşları normale döndü. Yalnız olsaydık bana sarılacağını ve öpeceğini biliyordum ama yapamıyordu.
-"Yapamadık, yapamıyoruz, yapamayız Luke. Neden yaşadığın hayatı kabullenmeye çalışmıyorsun?" dediğinde tüylerim diken diken oldu. Ağlayacaktım yine.
-"Kendimden nefret etmeden durabilmemi mi istiyorsun? Kendimden iğreniyorum, anladın mı? İğrenç biriyim ben, iğrenç." dedikten sonra ellerimi gözlerime bastırıp sakinleşmeyi bekledim.
-"Eğer sen gerçekten iğrenç birisi olsaydın, okulun ilk günü anlar ve senin yanına yaklaşmazdım Luke." dedikten sonra ayağa kalkıp pantolonunu silkeledi ve kolumdan tutup beni de kaldırdı.
-"Bir daha kendini ezici bir söz duyarsam seni vururum, anladın mı?" dedikten sonra yürümeye başladı.
Zaten sınıfa girdiğimiz anda da ders zili çalmıştı. Mükemmel! Mr. Blue ile harika saatler yaşayacaktım.
Sınıfa geçip defteri sıraya koyduktan sonra kafamı kollarıma yaslayıp gözlerimi kapadım. İçimde çok fazla uyuma isteği vardı ama yapamazdım. Mr. Blue zaten piercing yüzünden yeterince kafayı bana takacaktı, bir de üstüne bu gelirse fazla olabilirdi.
Ve nihayet o çok istediğim an (!) geldi.
Mr. Blue sağ elinde çantası ve diğer elinde ceketiyle sınıfa girdikten sonra sınıfa bir göz attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Her Zaman Vardır
Roman pour Adolescents18 yaşındaki Luke,özel bir durumu yüzünden çevresinden ve okulundan kendini tamamen soyutlamıştır.Onunla tanışmaya çalışan herkesi reddettiği için bir süre sonra çevresi de onu reddetmeye başlamaktadır. Fakat bu sene okullarına Fransa'dan yeni gelen...