İYİ OKUMALAR...
Sabah alarm yüzünden uyanmıştım. Normalde okula gitmezdim ancak evde durursam annemin başımın dibinden ayrılmayacağını biliyordum.
Tuhaf bir şekilde dün geceden beri saçıma hiçbir şey olmamış gibi görünse de biraz saçımla uğraştım ve çantama okulun tabletini koyup kahvaltıya indim.
Babam ve annem yemek yiyorlardı.Ben de sessiz bir şekilde masaya yerleştim ve kahvaltı etmeye başladım.Elimdeki sargılar yüzünden çatalı tutmakta zorlanıyordum ki yine de bir şeyler yedim.
Ettiğim dualar tutmuştu ki,annem veya babam hiçbir şey sormadılar.Bunun mutluluğuyla kahvaltımı tamamladım ve çantamı alarak evin önünde beklemeye başladım.
Şansıma fazla beklemeden sarı otobüse bindim ve kulaklığımı sargılar yüzünden biraz zorlanarak taktım.
Dün gece hastaneden çok geç çıktığımız için neredeyse hiç uyuyamamıştım ve gözlerim sızlıyordu resmen.Başımı iki dakikalığına yaslasam uyuyakalırdım bu yüzden elimden geldiğince dinç durmaya çalıştım.
Okula vardığımızda iki elimi de sargılı gören bazı yüzler bana tuhaf tuhaf bakıyordu.Bu kendimi rahatsız hissetmeme neden oluyordu ve hızımı artırarak binaya giriş yaptım.
İlk dersimiz kültür dersiydi ve bu yüzden yazı yazacağımızı biliyordum.Elimin sargıda olması belki de ilk defa işime gelecekti.
Sınıfta sırama yerleştikten kısa bir süre Edward da içeri girdi. Neşeyle benim yanıma gelip 'Günaydın.' demişti ama sıraya çarptığı için sızlayan elime odaklanmıştım.
Elimi görünce ufak bir çığlık gibi bir ses çıkarıp elimi eline koydu.
-"Ne oldu eline?" derken üzgün gibiydi.
-"Hiç...hiçbir şey." diye geçiştirip hızlıca elimi kendime geri çektim ve başımı camdan dışarıya çevirdim.
Gökyüzünün her yeri kara bulutlarla doluydu.Bugün yağmur yağacağı kesindi. Yağmur yağarsa her zaman yaptığım cam kenarındaki sallanan koltuğa oturup kahve içmek ve kitap okumak vakti de gelmiş demekti.
Mr. Valre içeri girince ayağa kalkmak zorunda kaldım.Daha sonra da geri yerime oturdum.
-"İyi olduğuna emin misin?" diye direttiğinde başımdan savmak amacıyla başımı olumlu anlamda salladım ona bakmadan.
Hoca bir şeyler anlatırken ben odaklanamıyordum ve bu yüzden onu dinlemekten vazgeçip dünkü olayı düşünmeye başladım.
Dışarıdan ne kadar normal gözüksem de içimin parça parça olduğunu yansıtmıştım resmen.Gözüm kararmıştı. Haklıydım. Benim yaşımdaki birisi için çok ağır bir cezaydı bu.Herkesin bir sınavı olduğunun farkındaydım. Tanrı kimini zenginlikle, kimini fakirlikle sınıyordu.Ama biliyordum ki benim sınavım diğerlerinden daha zordu.
Hayatımın sonuna kadar herkesten kaçmam gerekiyordu.Gençlik,üniversite çağlarında hiç arkadaşım olmayacaktı.Her zaman tetikte beklemem gerekecekti ve hiçbir zaman çocuğum olmayacaktı. Ailem, akrabalarım ve çevremdeki diğer kişiler elinde sonunda öğreneceklerdi ve öğrendikleri vakit benden nefret edecekti. Birisinden nefret etmek o kişiyi üzerdi, ben öğrendiklerinde benden daha az iğrenmelerini istiyordum, bu nedenle hiç kimseyle konuşmuyordum.
Elime gelen sıvı sayesinde ağladığımı fark ettim.Dolu dolu olan gözlerimle çevreme baktığımda Mr. Valre'nin sınıfı serbest bıraktığını fark etmiştim.Sınıfın yarısından çoğu dışarıdaydı herhalde.Edward da yanımda yoktu.Sınıfta ben hariç bir sevgili çift ve onların bir arkadaşı daha vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Her Zaman Vardır
Ficção Adolescente18 yaşındaki Luke,özel bir durumu yüzünden çevresinden ve okulundan kendini tamamen soyutlamıştır.Onunla tanışmaya çalışan herkesi reddettiği için bir süre sonra çevresi de onu reddetmeye başlamaktadır. Fakat bu sene okullarına Fransa'dan yeni gelen...