Babamın zoruyla gittiğim kuaför saçımı harika yapmıştı. Brooklyn Beckham da kimmiş?..
Üzerimde Edward'ın aldığı simsiyah smokin, siyah parlak olmasa da harika gözüken ayakkabılar ve Edward'dan daha önce çarptığım şu mükemmel saat vardı.
Egoistlik mi denir bilmiyorum ama harbiden çok yakışıklı olmuştum.
Biraz daha aynada kendime bakarsam aynayla öpüşmeye başlayabilirdim bu nedenle odamdan çıktım ve salona ulaştım.
Babam ve annem her zamanki gibi kitap okuyordu.
-"Ben çıkıyorum, yoksa geç kalacağım." dediğimde ikisi de gülümseyerek bana baktı.
Annem kapıya kadar geçirdikten sonra babamın arabasına bindim.
Ehliyet sınavlarına hazırlanıyordum ancak bu belki de 5. tek başıma araba sürüşüm olacaktı. Her neyse...
Bower Caddesi, No:308.
Saate baktığımda 17.57'ydi. Geç kalmamıştım, güzel.
Derin bir nefes aldıktan sonra arabadan çıktım ve arabaya yaslanarak Bianca'yı beklemeye başladım.
Bunu Edward söylemişti. Neymiş, böyle beklersem daha da karizmatik gözükürmüş. Öküz!..
Ve nihayet Bianca evden dışarı çıktı. Ve enfes gözüküyordu. Beyaz dantelli elbisesi ve dalgalı saçları beni bile etkilediyse harbiden güzel olmalıydı.
Samimi olmasına özen gösterdiğim bir gülümsemeyle yanına yaklaştım ve sarılmasına karşılık verdikten sonra ayrıldım.
-"Çok... güzel gözüküyorsun." derken ensemi kaşımam sanırım biraz utandığımı gösteriyordu.
-"Teşekkür ederim." diyerek kafasını eğdiğinde gülesim gelse de sadece gülümsedim ve biraz hızlı adım atarak kapıyı açtım ve girmesine müsaade ettim.
Ardından kendim de arabaya yerleştiğimde yolculuk başlamıştı.
-"Sınavın nasıldı?" dediğinde gülümsedim. Edward'la aynı üniversiteye gidecektim.
-"Harikaydı. Seninki?"
-"Heyecandan hiçbir soruyu çözemedim. Bir daha hazırlanacağım." dediğinde dudak büzdüm.
-"Üzgünüm." dediğimde burukça gülümsedi. Zaten evi, partinin yapılacağı bara çok yakın olduğundan daha fazla konuşamadan varmıştık.
Araba anahtarını valeye verdikten sonra Bianca'ya koluma girmesi için biraz kolumu kırdım. Beni bekletmeden koluma girdiğindeyse içeri girebilmiştik.
Siyah uzun bir koridorun sonunda rengarenk lazerlerin, o harika disko topunun, ve renk değiştiren dans pistinin güzelliği gözlerimi kamaştırsa da boş kalan birkaç bar masasından birisine ulaştık.
Herkes yeni yeni geliyordu. Tek başına gelenler, kahkaha atarak grup hâlinde gelenler, sevgilileriyle ya da bir tanıdıklarıyla gelenler içeriye doluşurken bir taş gördüm.
Havalı saçları olan, uzun boylu, yakışıklı birisi. Aman aynaymış o...
Ve nihayet Edward içeri girebilmişti. Yanındaki Teresa sürtüğüne iki tane yapıştırıp benim koluna giresim vardı ama kendimi tutmak zorunda kalmıştım.
Bizi gördüklerinde gülümseyerek bizim yanımıza geldiler.
Teresa, Bianca'ya sarılırken Edward da bana sımsıkı sarılmıştı.
-"Bugün çok seksisin." diye fısıldadığında sırıttım.
-"Biliyorum." dediğimdeyse o da güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Her Zaman Vardır
Teen Fiction18 yaşındaki Luke,özel bir durumu yüzünden çevresinden ve okulundan kendini tamamen soyutlamıştır.Onunla tanışmaya çalışan herkesi reddettiği için bir süre sonra çevresi de onu reddetmeye başlamaktadır. Fakat bu sene okullarına Fransa'dan yeni gelen...