Multimedia'daki çok yakışıklı değil mi? Dndjjdjfd tesadüf eseri karşılaştım siz de görün istedim djjdjdjd.
İyi okumalar...
Wish we could turn back time,
To the good old days...
(Keşke o eski güzel günlere geri dönebilseydik.)Şarkı çok doğru söylüyordu. Keşke...
Müzik dinlemekten sıkıldığını fark edince kulaklığımı çıkardım ve çalışma masama geçtim.
Madem müzik dinlemiyordum o zaman ders çalışırdım.
Fakat canım ders de çalışmak istemiyordu. Vizeler yeni bitmişti ve daha da önemlisi artık çalışacak konu kalmamıştı.
Tekerlekli sandalyeyle bir sağa bir sola hareket etmeye başladım. Diğer yandan da camdan yağmur yağmasını izliyordum.
Her şimşek çakmasında biraz irkilsem de alışmaya başlamıştım artık yalnız ve güçlü olmak zorunda olduğum hayatıma.
Evet, üniversiteyi ailemin yanında okumuyordum, puanımın yettiği yere yani Pensilvanya'ya gitmiştim.
İlk başlarda çok zorlanıyordum. Haliyle, zor olacaktı ama şu an iyiydim. Yalnız başıma lisede düşündüğüm kadar zorlanmıyordum aslında.
Kendi başıma AVM'lere gitmek ya da kampüste tek başıma bahçede uzanmak biraz sıkıcı ve ezikçe hissettirse de benim için sorun yoktu. Lisede de böyleydim zaten benim için değişen bir şey olmamıştı.
Bazı istisnaları saymazsak... 4 yıl boyunca yaptığım tek şeyin ders çalışmak olması nedeniyle bölüm ikincisi olmuştum ve bu nedenle tüm gözler üstümde toplanmıştı. En azından daha önceden öyleydi.
Sırf dikkat çekmemek için sınavlarda bildiğim soruları bile yanlış işaretleyip bile bile biraz daha düşük not alıyordum. Hoş, yine de bölümdeki pek çok kişiden daha yüksek puan alıyordum.
Onun haricinde de başka bir şey yapmamıştım sanırım. Ne kadar acı verici bir hayat değil mi?..
Uzun bir aradan sonra belki de hayatımdaki tek değişiklik yarın Los Angeles'e gidecek olmamdı sanırım. Vizelerim bitmişti ve ben ailemin yanına 4 aydır gitmiyordum.
Aile demişken... Hâlâ kendimi onlardan uzak tutmaya çalışıyordum. Lisede aldığım bazı kararlar çok doğruydu ve ergenliğimle gurur duyuyordum bu nedenle.
-
-"Hoşgeldiniz Mr. Sherwood." diyen hizmetçimize gülümsedikten sonra içeriye girdiğimde Tom koşturarak bacağıma yapışmıştı. Eğilip kucağıma aldıktan sonra içeriye ilerledim.
Tom demişken, annem ve babam ben yokken büyük bir yaramazlık yapıp benim gidişimi kutlamışlardı. İkinci sınıfa geçtiğim yaz eve geldiğimde annem elinde bir çocukla salonda oturunca şok olsam da şu an gayet rahattım. Annemler ben gittiğimde daha az üzülürdü en azından.
Annem oldukça içten bir gülümsemeyle bana sarıldığında gözlerim dolsa da uzak bir şekilde sarılmasına karşılık verdim. Onları üzmeye hakkım yoktu.
Babam her zamanki gibi şirketle ilgilenip evde değildi.
-"Çok özledim." diyen annem gözyaşlarını siliyordu ama bir yandan da gülüyordu.
-"Ben de." dedim karşılık vermek amacıyla.
-"Ben deee." dedikten sonra tekrar boynuma sarılan ufaklığa gülümsedim. Sanırım benden biraz daha tatlıydı. Ama çok az...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Her Zaman Vardır
Teen Fiction18 yaşındaki Luke,özel bir durumu yüzünden çevresinden ve okulundan kendini tamamen soyutlamıştır.Onunla tanışmaya çalışan herkesi reddettiği için bir süre sonra çevresi de onu reddetmeye başlamaktadır. Fakat bu sene okullarına Fransa'dan yeni gelen...