Luke gerçekten harikaydı. Ben kendine saat alacağını düşünürken yaklaşık 30 - 40 tane çocuğa hediye almıştı. Böyle bir şey yapacağını tahmin etmiyordum hiç.
Bütün çocuklara saatlerini dağıttıktan sonra hepsi sevinçle cıvıldıyor ve birbirlerine saatlerini gösterip hava atıyorlardı 'Benim saatim daha güzel.' diye.
Biz ise kocaman oyun odasının içinde köşedeki koltuğa oturup onları izliyorduk.
-"Sen ne kadar iyi kalpli birisin ya!" derken hayranlıkla ona bakıyordum.
-"Kendime hediye olarak saat aldığımda onlara da almak istedim." derken omuz silkti.
-"Çocuklar olmasaydı seni öperdim ama eve gidince öpeceğim." dediğimde kıkırdadı.
Çocuklara baktığımda aklıma iki yıl önceki hâlim geldi.
Ailesi tarafından reddedilip terk edilen bir çocuktum. Okuldaki çocuklar da bu yüzden beni istemiyorlardı hiç. Ben de git gide yalnız kalmaya başlamıştım.
İki yıl boyunca bu böyle sürüp giderken yüksek okulun 3. yılında yeni ailem gelip beni Amerika'ya götürmüştü. İlk başta onlarla konuşmasam da daha sonradan onlara çok ısınmıştım. Onlara minnettardım çünkü beni olduğum gibi kabul etmişlerdi.
Daha sonra da bu okula başlamıştım işte. Luke ile tanışmıştım. Belki de en az annem kadar koca yürekli olan çocukla. Bu ilişkide ikimizi birden benim korumam gerektiğini biliyordum ancak asıl en çok benim ona ihtiyacım vardı.
Kollarımın arasında olmasını, çikolatamsı kokusunu, sesini, her zaman yukarı dikili saçlarını, ellerini seviyordum. Evet, ellerle ilgili bir takıntım vardı. Sanırım biraz sapıktım.
-"Hey, ne düşünüyorsun?" diye bana seslenen Luke sayesinde düşüncelerimden kurtulup kafamı salladım.
-"Sadece... burası çok tanıdık geliyor." dediğimde anlayışla başını salladı.
-"Sanırım, seni buraya getirmeseydim daha iyi olurdu." dedi kendi kendine.
-"Saçmalama. Sorun yok." dedim ve gülümsedim.
-"Çocukları sevdiğini bilmiyordum." dedim konuyu değiştirmek amaçlı.
-"Arada buraya geliyorum." dedi çocuklara bakıp dalarken. "Hiçbir zaman çocuk sahibi olmayacağım için onlarla ilgileniyorum." dedikten sonra bana baktı.
-"Biz de birisini çocuğumuz olarak alırız." dedim omuz silkerek.
-"Hayır. Eşcinsel bir ailede büyümeleri hiç doğru olmaz." dedikten sonra tekrar çocukları izlemeye başladı.
-"Nasıl istersen." diye fısıldadım ve ben de çocukları izlemeye başladım.
Daha sonra yanımıza bir çocuk geldi ve Luke'un ellerinden tutup onu çekiştirmeye başladı.
-"Luke! Hadi sandalye kapmaca oynayalım." dediğinde Luke başını olumlu anlamda sallayıp çocuğun peşinden gitti. Luke bana da gelmemi söylemişti ama oturup düşünmek istiyordum.
Luke da farkındaydı ki, ilişkimizin mutlu olması biraz zordu. Bizim aramızda sorun olmasa bile çevremizdeki insanlar eğer dindar birileri olursa kesinlikle sorun olacaktı. Ben de en az Luke kadar gelecekte neler olacağından korkuyordum ama yine de benim için sorun yoktu. Çünkü ilk defa birisini gerçekten sevdiğimi hissediyordum. Henüz sadece 5-6 aydır tanışıyor olsak da onu seviyordum. Ama kafamda hep bir kuşku vardı. Acaba o da beni seviyor mu, diye. Sevdiğini umuyordum. Daha doğrusu hissediyordum ama emin olamamak kadar korkunç bir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Her Zaman Vardır
Teen Fiction18 yaşındaki Luke,özel bir durumu yüzünden çevresinden ve okulundan kendini tamamen soyutlamıştır.Onunla tanışmaya çalışan herkesi reddettiği için bir süre sonra çevresi de onu reddetmeye başlamaktadır. Fakat bu sene okullarına Fransa'dan yeni gelen...