Bölüm 4

8.1K 563 8
                                    

4.BÖLÜM

Akşam olduğunda her zaman yaptığım gibi üye olduğum kulübe gelmiş, içkimi yudumlarken Miranda'nın çiçekleri gördüğünde yüzünün aldığı şekli hayal ediyordum. Bu gülümsememe neden oldu.
"Deliriyor musun yoksa bu akıllanmaya başladığının işaretimi." Ses üzerine başımı yukarı kaldırdım. "Samuel, evde karının dizinin dibinde olman gerekmiyor mu senin?" dedim gülümseyerek. Yavaşça yanıma oturdu.
"Buraya neden geldiğimi biliyor musun?" Gözümün ucuyla onu süzdüm.
"Kathy, seni kapının önüne koydu sende bana sığınmaya mı geldin?" dedim alayla.
"Çiçeklerden konuşmak ister misin Edmount?"dedi. Bir kahkaha attım. "Ne yazık ki ilgi alanıma girmiyor Samuel, bence bu konuyu karınla konuşmalısın." dedim. Bakışlarından ve yüzünden ciddiyetini anladım. Bende ciddiyeti mi takındım. "Tamam, dostum seni dinliyorum." Arkasına yaslandı ve bir müddet beni süzdü.
"Bu gün ev çiçekten ve taliplerden geçilmedi." dedi sakince. "Ne?" "Miranda geçen akşamki balodan sonra, beklediğimizden daha çok talipliye kavuştu. " dedi. Gerildim, o kadar çok gerildim ki. Elimdeki kadehi düşürdüm.
"Lanet olsun." Önce yerde parçalanan kadehe ardından bana baktı.
"Sonra büyük bir buket kırmızı gül gördüm. "diye devam etti.
"Bana bunları neden anlatıyorsun?" dedim. Yavaşça bana doğru eğildi.
"Ne yapmaya çalıştığını anlamak istiyorum Edmount. Seni oldukça iyi tanırım ve bu zamana kadar metreslerinden ayrılman hariç hiçbir kadına hediye yolladığını görmedim. " Tek kaşımı kaldırdım.
"Yani?"
"Miranda'ya talip misin?" Afalladım. Aslında şoka girdim demek daha doğru olurdu sanırım. Evet, kesinlikle doğru kelime buydu.
"Tanrı aşkına buda nerden çıktı." Başını eğip beni süzdü.
"O zaman o güller senden gelmedi öyle mi?" Evet, şimdi anlamıştım. "Aslında benden geldi. Kibarlık yapmak istedim. " Dikkatle beni süzdü.
"Kibarlık, Edmount. Seni çok iyi tanırım biliyorsun. Şunu söylemek isterim ki. Miranda'nın izdivacının onayını büyükanne bana devretti. Bu konuda oldukça hassasım." İlgisiz gözükmeye çalıştım.
"Kimi düşünüyorsun?"
"Şu anda en iyi talip Marki gibi gözüküyor." Boğulacakmış gibi güldüm.
"Saçmalama Samuel, Marki'nin nasıl olduğunu biliyorsun çapkının teki. Kadın budalasının teki." Gülümsedi. "Tıpkı senin ve bir zamanlar benim olduğum gibi." Hızla ayaklandım.
"O seninle ya da benimle aynı değil." Yavaşça ayaklandı ve sesimi yüksek tutmamdan dolayı bize bakan aristokratları süzdü. Ardından gülümseyerek elini omzuma koydu. "Aziz dostum, âşıksan bunu kabullen." Omzumu silktim.
"Ben âşık değilim ve asla evlenmeyeceğim biliyorsun."  Tekrar omzumu silkti.
"Edmount, bir  *** olman asil olmanı engellemedi ve soyunun devamını da engellemez. Buna takılma." Tekrar omuzumu silktim.
"Ben âşık olmam." Bu kez omzuma dokunmadı ama bu tehditkâr bakışları biliyordum.
"O zaman Edmount, sana şunu söylemeliyim ki. Niyetin ciddi değilse Miranda'dan uzak dur. Onun kalbini kırarsan dostum.." Onu susturdum. "Ne yaparsın, düelloda en yakın dostunu mu öldürürsün?" Gülümsedi. "Bunu Kathy'e bırakırım o ise senin canına okur. Bunu biliyorsun. " Bu kesinlikle yerinde bir tehditti. Onu süzdüm.
"Miranda kendi isteği ile gelirse geri çekilmem ama onu da baştan çıkarmam." dedim ve topuklarımın üzerinde dönerek kulüpten çıktım.   

  Pekâlâ, madem isteklerimi kimse yerine getirmeyecekti. O zaman bunu ben yapardım. Saat gece yarısını biraz geçti ve ben son kez aynaya baktım. Evet, kesinlikle bir erkeğe benziyordum. Hayır, aslında daha çok bir ergene benziyordum. Omzumu silktim. Neyse, önemli olan kibar beyefendilerin geceleri neler yaptığını ve 1817 Londra'sının gece hayatını görmekti. Madem bunu bir kadın olarak yapamıyordum bende bir erkek olarak yapardım.

Bu girdiğim üçüncü yer ve ben hala sarhoş olmuş değilim. Lanet olsun. Onu kaçırmalı ve bir evde hapsetmeliyim. Böylece taliplerde ortadan kaybolurdu. Bu fikirleri kafamdan atmak için başımı salladım. "Hey önüne bak delikanlı. " Garsonun konuşması ile başımı kaldırdım. Bir çift mavi göze odaklandım. Kahretsin, artık her yerde onu görmeye mi başlamıştım. Mavi gözler korkuyla açıldı ve ardından hızla bakışlarını çevirdi. Çelimsiz çocuk, hızla arkasını dönerken ona seslendim.
"Delikanlı, dur bir dakika." Aniden durdu. Âmâ bana dönmedi. Yavaşça ayaklandım ve ona yaklaştım. İlk gözüme çarpan, ensesinden sarkan sarı bukle oldu ve kokusu gül kokusu... Anında ayılmamı sağladı. Sertçe onu kolundan tutup kendime çevirdim. Bu gözler... Kolunu çekerek onu dışarı çıkardım. "Miranda." dedim. Sertçe, esen rüzgâr yüzümü yalarken sinirden çıldırmak üzereydim. "Sen nasıl?" sesi zayıf çıkıyordu. "Yürü." diye emir verdim. Arabaya hızla onu bindirirken evine giden yolu söyledim arabacıya. Arabada karşısına oturmuş onu sinirle süzüyordum. Gözlerini korkusuzca bana dikti. "Ne var?" Ardından hızla başındaki kasketi çıkardı. Sarı saçlarının omuzlarına bir şelale gibi dökülmesini hayranlıkla izledim.
" Bunu nasıl yaparsın? Bu nasıl bir cesaret. "Gözlerini gözlerimden ayırmadan konuştu.
"Merak ediyorum tamam mı? Ayrıca bu gezdiğim 2.yer sen gelmesen kimse beni tanımazdı. " Sinirle kendimi koltuğa attım.
"Sen çıldırmış olmalısın. Bakalım evdekiler bunu duyunca ne yapacak. "Mavi gözleri kocaman oldu.
"Buna cesaret edemezsin." dedi. Zevkle gülümsedim.
"İddiaya girer misin?" Telaşla elindeki şapkası kıvırmaya başladı.
"Edmount, lütfen büyükannem duyarsa çıldırır."  Kozlar benim elimdeydi.
"Pekâlâ, sende Marki ile görüşme." dedim. Aklımdaki sorunu yok etmek istercesine. Gözlerini kıstı ve bir müddet beni süzdü.
"Neden?"
"Çünkü o ailene göre değil." Bir kahkaha attı.
"Sende ne iyi bilirsin ya."

O anda aslında Miranda'nın benim hakkımda çokta iyi şeyler duymadığını anladım. Her şeyi alt edebilirdim ama güven, işte bunun için zamana ihtiyacım vardı.

DARTMOUND SERİSİ 2 SEN GELMEDEN ÖNCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin