Bölüm 1

31.1K 949 15
                                    

Yeni hikayeyi yayınlamaya başlıyorum umarım beğenirsiniz...
Betül çeziker emri hikayesindir kendisinden izin alınarak yayınlanıyor... betem_16
1.BÖLÜM

Ah Tanrım.. Lanet olsun.. Türbülanstan nefret ediyorum. Derin bir nefes alıp uçağın koridoruna yöneldim. Herkes oldukça sakin gözüküyordu. Yanımdaki kardeşime baktım. Hala elindeki Ipad'la bir şeylere bakıyordu. Ona doğru eğildim. Kendimi sıkmaktan tüm kaslarım ağrıyordu.
"Bana senin yanımda ne aradığımı tekrar söyle." Yeşil gözleri kocaman açılmış bir halde bana baktı sonra bakışları ellerime odaklandı. Ardından gülümseyerek yüzüme döndü.
"Rahatla, Kathy. Benimlesin çünkü İngiltere tarihi ile ilgili araştırmamı tamamlamamda yardımcı olacaksın." Kimseyi umursamadan sinir bozucu bir kahkaha attım.
"Ben tarihten ne anlarım. Tanrı aşkına Mia. Bana bak. Bende tarihçi tipi var mı?"
Bu sözü ciddiye almışçasına beni incelemeye başladı. Gözlerimi devirdiğimi görünce dostça elimi tuttu.
"Tatlım, sende muhteşem bir görsel zevk var. Tarihten anlamıyor olabilirsin ama antika parçalar konusunda bire birsin." Homurdanarak konuştum.
"Birde bana sor. Bulduğum adamlar hep antika." Mia o güzel sesi ile bir kahkaha attı.
"Ayrıca ablam olarak bunu bana borçlusun. Annem asla buraya bir başıma gelmeme müsaade etmezdi."
Birden sesi durgunlaştı. Sıkıca elini tuttum ve koltukların müsaade ettiği kadar ona sarıldım.
"Mia, seni asla bırakmayacağım. Ben buradayım bak yanında."
Zayıf bir şekilde zoraki de olsa gülümsedi.
"Uçak korkunu yendim."dedi gülümsemesi daha da artarken ve ben artık koltuk kenarlarına yapışmadığımı fark ettim.

Londra'ya inip otele yerleşeli neredeyse 4 saat olmuştu. İndiğimizde hava puslu ve kapalıydı. Nemli bir ortam. San Francisco'dan bunun için mi gelmiştik yani. Şimdiden Amerika'yı özlemiştim. Normal bir insansanız ve zengin bir ailenin üyesiyseniz, sınırsız paranız varsa, benim yaşımdaki kadınlar kardeşleri üzülmesin diye değil alışveriş için yurt dışına giderlerdi. Ama dedim ya normal bir insansanız. Ben hiçbir zaman kendimi normal bulmamıştım. Otel odasındaki yatağımda uzanırken, uyku sonrası yaptığım banyonun rahatlamasını üzerimden atamamıştım henüz. Eğer Anne ve babam ölmeseydi asla zengin olduğumuzu öğrenemezdik. Ama daha mutlu olur muyduk? Kesinlikle. Ailemiz bir araba kazasında öleli 10 yıl oluyordu.

Yatakta yanımda hala uyuyan kardeşime baktım. Mia hala annem ya da babam hayatta olsa neler söyleyip nasıl davranacaklarına dair konuşmalar yapıyor ara sıra, ama en azından eskisine oranla daha az. O sırada çalan telefonumla Mia'nın uyanmaması için yataktan fırladım. Telefonun yanıp sönen ekranındaki resmi görünce derin bir nefes aldım. Büyükannem.. Onu tamamen unutmuştuk. Ekrandaki ok işaretini kaydırdım ve büyükannemin otoriter sesini duydum.
"Katharina Evangeline Dartmount." Adımı tam söylemişti ve bu hiç iyiye işaret değildi. Yatağa dönüp baktım. Büyük annemi yumuşatan ve onunla kırıtarak konuşup iltifatlar yağdıran Mia'ydı ve o hala uyuyordu. O nasıl konuşulacağını bilirdi. Derin bir nefes aldım ve Mia gibi olmaya çalıştım. Kibar, ince zarif ve nazik.
"Ah Büyükanneciğim, nasılsın?"bir an ses kesildi.
"Miranda?"Sesi sorgular gibiydi.
"Hayır büyükanne, Mia şu an uyuyor ben Kathy."Ardından bir gülme sesi duyuldu.
"Kathy, hayatım. Kardeşin seni yontmaya başlamış bakıyorum. Zamanıda gelmişti. Ne kadar oluyor varalı."
Sıkarken az daha telefonu kıracaktım. Büyük annem bir İngiliz soylusu olduğunu iddia eder ve zarafetinden asla ödün vermezdi.
"4 saat kadar oldu. Yolculuk yorucuydu. Otele gelince ölü gibi uyumuşum."
"Katharina, böyle cümleler kurmaman konusunda seni uyarmıştım. Tatlım, sen bir hanımefendisin. Ah tanrım, tıpkı baban gibi konuşuyorsun."
Bu cümleye gülümsedim. Asla annem gibi olamayacağımı biliyordum. Mia annemin bir örneği olabilirdi. Sarı saçları, yeşil gözleri ve beyaz pürüzsüz teniyle tam bir İngiliz idi. Konuşurken odadaki aynaya yaklaştım. Kömür siyahı saçlarım, mavi gözlerim ve buğday tenimle kesinlikle babama benziyordum ama buna üzülmedim. Hiç bir zaman içimde zarafet olmamıştı.
"Haklısın büyükanne üzgünüm. Bizi merak etme, bir otele yerleştik."
Bir an önce telefonu kapatmak istiyordum. İstediğinde büyükannemin fazla can sıkıcı olabileceğini biliyordum.
"Neden otelde kalıyorsunuz? Yılın bu zamanı Londra'da olmayabilirim. Ayrıca geleceğinizi haber verseydiniz sizi orada karşılardım ama..."
"Büyükanne sende biliyorsun ki Mia'nın o tarih zırvalığı için buradayız ve otele uyumadan uyumaya gireceğimize eminim. Mia zaten tüm Londra'yı yürüyerek beni gezdirip canıma okuyacak. Lütfen birde sen başlama." Karşıdan bir çığlık duydum ve konuşmam yüzünden büyük annemin bir sinir krizine daha girdiğini fark ettim.
"Ah Tanrı aşkına Katherina, bir oğlandan farkın yok. Lütfen söyle Mia'ya uyanınca beni arasın." Telefonu suratıma kapattı. Omuz silktim. Kibarlık umurumda bile değildi. Aristokratlıkta. Bu yüzden bu ülkeyi sevmiyordum. Soğuk mesafeli insanları ile asil İngilizler...

DARTMOUND SERİSİ 1 AŞK YÜZYILIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin