10.BÖLÜM
Bu Edmount'la yada bir başkası ile paylaşabileceğim bir şey değildi. Ortalık savaş alanına dönmüştü. Kahretsin.... Kalanları da sinirle tezgahtan fırlattım. Bu kadın beni delirtiyordu. Eğer gerçekten beni istediğine inansam, bir dakika bile durmazdım ama o .. o çok hassastı ve sonrasında benden nefret edecekti. Şimdi etmiyor sanki!.. dedi içimdeki ses.. Lanet olsun kapa çeneni.. Hırsla mutfak kapısını açtım. "Martha!!!!" Kız panikle koşarak geldi.
"Lordum." Şaşkınlıkla bana baktı. "Aşçıya haber ver, akşam yemeği için evde olmayacağım. Hizmetlilere söyle mutfağı temizlesinler. Odama da sıcak su getirin. Banyo yapacağım." Kızın sözlerini beklemeden hızla odama gittim. Sertçe kapıyı kapattım. Lanet olası kadın.. Onu aklımdan çıkarmanın bir yolunu bulmalıydım. Ne zamandır yatağımı ısıtmaya hevesli olan bir kadını geri çevirmiştim? Asla!!! Al sana bir ilk daha... Metresime gitmeliydim. Evet, bu kız hayatıma girdiğinden beri aşk hayatında rejimdeydim adeta, bu cinsel açlık beni aptala çeviriyordu. Metresler her konuda daha kolaydı. Gider arzularınızı giderir, bir gülümseme yada göz yaşına alacağınız pahalı bir hediye ile kurtulurdunuz. Sizden duygusal bir beklenti içine girmezlerdi. Bir yolunu bulup onu bir an önce göndermeliydim. Odamdan hızla çıktım ve koridorda su taşıyan hizmetlilere devam etmelerini söyleyip, çalışma odama girdim. Çalışma masamın çekmecesinden bir kağıt alıp Edmount'a bir mektup yazdım. Sonrada mektubu acilen teslim etmesi için, uşağa verdim. Ben mutfağa hışımla daldıktan sonra sadık dostum evden ayrılmış, giderken Clara halayı da götürmüştü. Ne yapmaya çalıştığını biliyordum. Ama bu imkansızdı. Onu arzulayamazdım, gidecekti ve ben buna engel olamayacaktım. Odama çıkarken onun kapısının önünden geçtim. Hıçkırık seslerini duyuyordum. Elimi kapıya dayadım, şu anda içeri girip onu göğsüme bastırmak ve göz yaşlarını öperek dindirmek için neler vermezdim. Ama bu aptallıktan başka bir şey olmazdı. Sözleri aklıma geldi.
"Dük, Lord ya da ne olduğun umurumda değil. Seni vicdan azabından yâda duygusal boşluktan öptüğümü sanacak kadar aptalsan sana söyleyecek hiçbir şeyim yok!." Bu ne demekti şimdi. Lanet olsun.. bir kez daha... Hızla odama girdim..******
Ağlamaktan şişmiş gözlerime baktım. Tanrım, daha önce hiç ağlamadığım kadar çok ağlamıştım. En son ailemin cenazesinde döktüğüm gözyaşlarını hatırlıyorum. Şimdi ise hayatımda hiç yapmayacağım bir şeyi yapıyorum ve bir erkek için ağlıyorum. Hızla gözyaşlarımı sildim ve doğruldum. ağlamayacaktım, bir kez daha asla. Ben buraya ait değildim. Kendi dünyama dönmeliydim. Hem de hemen....********
Burada ne arıyordum. Canım, bunu yapmak istemiyordu ama yapmak zorundaydım. Her şey bu yüzden oluyordu. Kapıyı çaldım ve kapıyı açan hizmetliye hızla şapkamı ve eldivenlerimi verdim.
"Bayan Emily, burada mı?" Hizmetçi saygıyla eğildi.
"Evet efendim kendisi yukarıda." Yavaş adımlarla metresimin yatak odasına yöneldim. Ayaklarım sanki geri gitmek istiyordu. Ben bu eve bu kadına ait değildim. Ben... Tanrım acı bana... Kathy'i istiyordum ve bu acıdan hemen kurtulmam lazımdı. Yatak odasının kapısını vurdum ve hemen açıldı. Emily adeta kucağıma atladı. "Ah, Samuel. Seni o kadar çok özledim ki." Her zamankinden daha arzulu gözüküyordu. Dudaklarıma yapıştı işte o an, onunla öpüştüğümde, Kathy ile olan öpüşmemin zevkini asla alamayacağımı anladım. Minyon sarışın kadını yavaşça kucağımdan indirdim. Bir an şaşırdı ama arkasından hemen bana yaklaştı ve ben onu durdurdum.
"Emily, konuşmamız gerek." Metresimin evinden ayrıldığımda bu bana yakut bir bronşa mal olmuştu ama önemli değildi. Arzulamadığım bir kadınla birlikte olacak değildim. Peki, o zaman bu zamana kadar nasıl birlikte olabilmiştim. Tabi Kathy'i tanımıyordum. Tanrım eğer gerçekten gelecekten geliyorsa, onu bana kader getirmiş olabilir miydi? Bana bakan sinirli, kırılgan ve öfkeli gözleri hatırladım. Beni affetmeyecekti. Arabacıya seslendim ve onunla karşılaştığım akşamki yere içmeye gittim.