12.Bölüm
Beni unutmak mı istiyordu? Neden? Peki, ben o anları unutmak istiyor muydum? Bilmiyorum, şu anda tek hissettiğim, göğüslerim altındaki kaslı kolları. Lanet olsun Kathy! Dedim içimden, sen pişman olmayı hiç bilmez misin? Eve doğru ilerlerken kendimi biraz daha ona yasladım ve hızla atan kalbini sırtımda hissettim. Kalbim hemen bu ritme uyum sağladı. Bencildim.. Her zaman öyleydim. Çocukken oyuncaklarımı paylaşmazdım. Şimdide o en önemli oyuncağımdı sanki ve ben onu paylaşmak istemiyordum. Lanet olsun. Unutmak değil, tekrar yaşamak istiyordum. Sanki o öpücükten önce yaşamamışım gibi. Sanki beni tekrar öpmezse hayata dönemeyecekmişim gibi.
At çimlerin üzerinde sakin bir şekilde ilerlerken o dizginleri sıkıca tutuyordu bende sıkıca onun kollarını tutuyordum. Rüzgârın genzime onun kokusunu doldurmasına izin verdim. Sonra içimdeki dürtüye engel olamadım. Yavaşça başımı ona çevirdim. Göz göze geldik ve onun dizginleri tutan ellerindeki kaslar gerildi. Bakışlarımı kaçırmadım, ne zaman bu kadar korkusuz olmuştum hem de iliklerime kadar titrerken. Bana bakan gözleri çatık kaşlarının ardına gizlendi birden. At adımlarını yavaşlattı. Gözlerimi ondan ayıramadım. Ardından fısıldadım. "Sammy." Başını eğdi ve alnını alnıma dayadı. Gözlerini yumdu. Bende ona uydum. Derin bir nefes aldı.
"Kathy, beni ne kadar zorladığının farkında mısın?" dedi soluyarak.Onumu zorluyordum. Tanrı aşkına bana ne yaptığının farkında değil miydi? "Gideceğim." Dedim. Ardından tekrar nefes aldı.
"Biliyorum, âmâ ben kendimi engelleyemiyorum." Ardından gözleri açıldı. Ben sanki bakışlarını hissetmişçesine gözlerimi açtım. Onun çekici yüzüne baktım.
"O zaman engelleme." dedim. Engelleme lanet olası! İç sesimi susturmak için bu kez bir şey yapmadım. Acı çekiyor gibiydi. Yanağında atan kası gördüm. Elimi uzatıp o kasa dokundum. Sonra tekrar gözlerine baktım. Oda dizginleri tek eline aldı ve yüzüme düşen saçımı okşarcasına yanağımdan aldı ve kulağımın arkasına koydu. "Katherina."dedi acı çekerek. Ardından eğildi ve ben soluğumu tuttum.Dudaklarımda hissettiğim sıcak dudakların ardından gözlerimi yumdum. Dudağıma değen dili için dudaklarımı araladım ve karşılığını fazlasıyla aldım. 29 yaşında bir kız olarak şunu söyleyebilirim ki. Hissettiğim şeylerin tarifi mümkün değil ama o bir ilaç. Tüm ağrılarıma, kalbimin acısına iyi gelen tek ilaç ve ben onu yudumlamak için can atıyorum. Tutkuyla karşılık verdim ve vücudumun izin verdiği ölçüde ona yaklaştım. Öpüşme derinleşmişti ki aniden kesildi. Dudakları dudaklarımdan ayrılırken, ona daha çok sokulmak istedim. Soluklarımızın düzensizliği birbirine karışırken konuştu.
"Gitme, burada benimle kal."Gözlerimi açmaktan korktum. Korktum çünkü akan yaşlarıma engel olamayacağımı biliyordum. "Kalamam, Sammy. Ailem orada.." Yavaşça gözlerimi açtım. Kaşları daha da çatılı bir halde bana bakıyordu.
"O zaman, sana bir kez daha dokunmayacağım Bayan Evangeline." dedi sinirle. Ağlamak istemiyordum ama eğer gözlerimi kırparsam akacak yaşları biliyordum. Başımı hızla çevirdim ve ileriye baktım. Evimiz artık gözüküyordu. Lanet olsun. Ne zaman burayı benimsemiştim. Ne zaman bu adamı benimsemiştim. Başım tekrar ona çevirdim ve ıslak gözlerle ona baktım.
"Belki de bu en iyisidir." dedim. Duygularımın zıttında. Gerildi. İki eliyle dizginleri iyice kavradı ve atı olanca hızıyla mahmuzladı. Şimdi altımızdaki hayvan hızla koşuyordu.Dizgini ona bağlı olan Siyah İncide aynı hızla ilerliyordu. Bir an önce eve gitmeliydim. Bu adamın kollarından kurtulmalıydım. Çünkü ona seve seve bekâretimle beraber kalbimi de vermek üzereydim. Bahçeden içeri girdiğimizde atı ağıra sokmadan durdurdu ve ben bir kez daha ona bakmadan attan indim. Koşar adımlarla merdivenleri çıktım ve Clara halanın seslenmesine bile aldırmadan odama girip kapıyı kapadım. Ardından kendimi yatağa attım ve katıla katıla ağladım. Beni buraya getiren lanet kaderime ağladım ve buradan gitmek zorunda olmama. Tanrı şahidim ki. Arkamda kimsem olmasaydı. Sonsuza kadar burada kalırdım. Bu evde onunla. Sabahları onunla uyanmanın tadına varırdım. Onunla gülmenin ve dalaşmanın. Âmâ bunların hiç birini yapamazdım. Bir an önce gitmeliydim. Buradan ayrılmalıydım. Mia, sana ihtiyacım var...
******
Sanki biraz önce atın üstünde beni tutkuyla öpen o değilmiş gibi siyah saçlarını savurarak eve koşuyordu. Sanki hayatında yaptığı en büyük hata buymuş gibi... Kahretsin, neden onu bu kadar önemsiyorum ki. Neden bu kadar arzuluyorum. Atı mahmuzlayıp ahıra yöneldim ve onları seyise verdim. Bu kızda nasıl bir büyü vardı ki. Zor zapdettiğim bir atı bile ehlileştirebiliyordu. Atları ahırda bırakıp eve yöneldim.
İçeri girdiğimde Andre beni karşıladı. "Lordum." Kendimi her zamankinden daha bitkin hissediyordum.
"Söyle Andre." Çalışma odama ilerlerken, Andre'de arkamdan geliyordu.
"Lord Edmount burada sizi salonda bekliyor." Ona haber yollamıştım, bu yüzden gelmiş olmalıydı.
"Çalışma odama çağır, Martha'ya söyle bize yiyecek bir şeyler hazırlasın. Burada yiyeceğim ve leydi Evangeline'de bir şeyler götürsün." Odasına kaçtığını biliyordum. Orayı sığınağı haline getirmişti. Duraksamadan rafa yöneldim ve kendime bir viski doldurdum. Tam ilk bardağımı içmiştim ki Edmount'un sesini duydum.
"O kadar kötü geçti he."Yavaşça ona döndüm ve bir bardak daha doldurdum içkimden.
"Sana haber yollayalı baya oldu." Arkadaşım kaşlarını kaldırıp bana baktı.
"Benimde bir hayatım var Samuel." Kendimi yavaşça koltuğa attım ve ona karşımdaki tekli koltuğu gösterdim. Denileni yaptı ve yavaşça oturdu. "Seni dinliyorum." dedim sıkıntıyla. Önce beni süzdü, konuşmayacağımı anlayınca söze girdi.
"Bak, dediğini yaptım ve araştırdım. Arthur'u buldum ama bu yaşlı adamı bulmak oldukça zor oldu. Bana borcun artıyor. " Gözlerimi viski bardağımdan ona çevirdim."Ne buldun peki?" Yavaşça arkasına yaslandı.
"Sana şunu söyleyebilirim ki bu adam tam bir çatlak, fizik, kimya ve astronomi ile bozmuş ve Kathy'i görmeden hiçbir şey anlatmayacak." Bakışlarımı tekrar viski bardağına odakladım.
" Sence bu mümkün mü peki?" Dostum yavaşça omuzlarını silkti. "Bilemem, olabilir. Sana şunu söyleyeyim dostum deliyi görmesine izin verirsen eğer. Onu kaybedebilirsin." Gülümsedim."Ancak sana ait olan şeyi kaybetme olasılığın olabilir Edmount." Ardından kaşlarımı çattım.
"Ne yazık ki o bana ait değil."