14.bölüm
Arabada ilerlerken hala aklımda Sammy'nin bana olan dokunuşları vardı. Bu nasıl bir çekimdi bilmiyorum. Daha öncede erkek arkadaşlarım olmuştu ama hiç böyle hissettiğimi hatırlamıyorum ve böylesine zengin, çekici, yakışıklı bir adamın bende herhangi ilgi çekici bir şeyler bulacağına da inanamıyorum. Bakışlarımı yoldan ona çevirdim. Her zamanki mağrur oturuşundan eser yoktu. Bacakları iki yana açılmış, dirseklerini dizlerine dayamış ellerini birbirine kenetlemişti ve başını eğmiş yere bakıyordu. Saçları önüne doğru düşmüştü ve içimdeki zorlukla bastırdığım bir dürtü o saçlara dokunmam gerektiğini söylüyordu.
Kuruyan dudaklarımı ıslatmak için yaladım ve o sanki ne yaptığımı hissetmişçesine başını kaldırıp bakışlarını dudaklarıma sabitledi. Ardından derin bir nefes alıp sıkıntıyla arkasına dayandı. Bakışları camdan dışarıya doğru çevrildi. "Sammy"dedim adeta fısıldayarak, bana bakmadan cevapladı. "Efendim, Kathy." İlgilenmiyordu. Bundan memnun olmam gerekirdi ama nedense göğsümdeki acıyı durduramadım.
"Nereye gittiğimizi söylemeyecek misin?" Tekrar bana çevirdi bakışlarını.
"Dediğim gibi seni biriyle tanıştıracağım. Eve dönüş yolunun onun bulacağını düşünüyorum." Bakışları tekrar cama döndü. Pislik, neden gitmem için bu kadar çabalıyordu ki. Ama gitmem gerekirdi değil mi? Kafam çok karışıktı.15 dakika sonra araba durdu ve ardından kapı açıldı. Sammy çevik bir hareketle arabadan indi. Ardından inmeme yardım etmek için elini uzattı. Onu görmezden gelmek istedim ama yinede bu elbise ile rahat hareket etmem zordu. Bana uzanan eli sıkıca tuttum ve inmeme yardım ederken elinden geldiğince mesafeli davrandı. Başımı kaldırıp şapkamın altından önünde durduğumuz eve baktım. Paslanmış bahçe demirleri, solmuş otlarla dolu bahçesi ve kırık pencereleri ile adeta bir perili köşkü andırıyordu. Sıkıntıyla yüzümü Sammy'e döndüm. O da eve bakıyordu. Tam ona soru soracaktım ki karşıdan Edmount'un gülümseyerek geldiğini gördüm. Bana yaklaştı ve önümde abartılı bir referans yaptı.
"Leydim, yine her zamanki gibi çok güzelsin." Ona baktım ve uzanıp yanağını öptüm."Sende her zamanki gibi abartmayı seviyorsun Edmount." dedim. Yüzündeki gülümseme yerini kahkahaya bıraktı.
"Seninle vakit geçirmek her zaman için oldukça eğlenceli Kathy." Omuz silktim gülerek ve ardından Sammy'e döndüm. Edmount'un hareketlerine bile öfkelenmemişti. Donuk bir yüzle eve bakıyordu. Sanki ne yapması gerektiğine karar vermesi gerekirmiş gibi. Ardından kolunu bana uzattı ve bana bakmadan konuştu.
"Hazır mısın?" yutkunarak
"Evet." dedim.İçerisi loştu, pencereler kalın tozlu perdelerle sıkı sıkıya kapatılmıştı. Bir kaç mum aydınlatıyordu içerisini. Etrafta toz ve rutubet haricinde duvar rafında kavanozların içinde farklı organlar ve hayvan cesetleri vardı. Hani şu korku filmlerindeki gibi. Bense ürpermem gerekirken, onun yerine kırkırdadım. Kulağımın arkasına vuran nefes sesi ile döndüm. "Sammy, şunlara bak!Aynı korku filmi gibi." Neden olduğunu bilmiyorum ama o bana yaklaştığında yada bulunduğum odaya girdiğinde, onu görmesem bile çılgınca atan kalbim ve vücudumun tepkileri ile varlığını hissediyordum. Buda öyle anlardan biriydi.
"Ne gibi? Tanrım,Kathy bazen çok acayip konuşuyorsun ve ben seni anlamakta güçlük çekiyorum." dedi homurdanarak. Ona bakmamak için etrafa bakındım.
"Edmount nerde?""Ne o çok mu özledin onu?" Bu kez gözlerimi ona çevirdim.
"Bazen tam bir pislik gibi davranıyorsun." Ardından yüzü gerildi, yanağındaki damar atmaya başladı. Sonra gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldı.
"Haklısın, üzgünüm." dedi sıkıntıyla. Gülümsedim.
"Bunu kabul edecek kadar centilmen olduğunu bilmiyordum." uzanıp koluna girdim.
"Korku filmi dedim Sammy." Neden bahsettiğimi ve konuya nasıl geçiş yaptığımı anlamadığı için şaşkınca bakıyordu. Ona bakıp tekrar gülümsedim ve koluna daha sıkı sarılarak ona yaklaştım.
"Samuel Edward Black, eğer sen benim yüzyılımda bir ziyaretçi olsaydın, seni sinemaya götürürdüm, sonra beraber hamburger yerdik, yüzerdik, maç izlemeye giderdik ve kesinlikle sana deri bir mont alırdım." Gözlerini kısarak bana baktı.
"Bu söylediklerinden benimle vakit geçirmekten hoşlandığın sonucunu çıkarabilir miyim." dedi fısıldayarak.
"Sammy, seninle vakit geçirmekten hoşlanmıyorum." Anında kaşları çatıldı.Uzanıp yanağını öptüm. "Seninle vakit geçirmeye bayılıyorum." Bu kez kaşları hayretle kalktı ve benim gülümsemem yerini kahkahaya bıraktı.
"Bazen tam bir pislik olurken, bazende tam anlamıyla çok şeker olabiliyorsun." dedim hevesle. Başını hafifçe eğdi.
"Yani beni şeker mi buluyorsun?" dedi yüzünü buruşturarak.
" Zaman zaman."dedim.İçerden gelen seslerle konuşmamız kesildi. Edmount yanında aynı Einstain'e benzer bir adamla içeri girdi. Adam kısıtlı ışıkta yavaşça beni süzdü."Sen."dedi fısıltıyla. Ona kocaman bir gülümseme gönderdim. Sonra Sammy döndüm ve fısıldadım. "Bu adam bir dahi, bunu hissedebiliyorum." Sammy şaşkınca bana ve sonra yaşlı adama baktı. Sonra adama yaklaştım.
"Merhaba. Ben Kathy." dedim ve adam tekrarladı. "Sensin." Neden bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu ardından adamın elinde sıkı sıkı tutuğu şeyi gördüm. "O benim." dedim uzanıp almaya çalışarak. Âmâ yaşlı adam hızlı bir reflekse elini çekti. Sinirle ellerimi belime koydum. "Seni kaçık, telefonumu hemen bana ver." Arkamda Sammy'nin sesini duydum.
"Tatlım, biraz önce bir dahi olduğunu söylemiyor muydun?" Hızla ona döndüm.
"Şimdide kaçık olduğunu söylüyorum." Ardından bakışlarımı adama çevirdim.
"O lanet olası telefonu bana ver yoksa seni gebertirim." Üzerine atlamıştım ki. Biri belimi sıkıca tuttu ve ben titredim. Başımı çevirdiğimde Sammy'nin beni tuttuğunu gördüm. "Tanrı aşkına beni bırak elindeki bana ait." Sammy beni sıkıca tutarak arkaya götürdü. Yere bırakıp omuzlarımdan tuttu.
"Sakin ol! Sana aitse alırım merak etme." Başımı dikleştirip ona baktım." Elbette bana ait. Bu yüzyılda cep telefonu yok, hatta telefon bile yok."
Ardından Edmount'un kıkırdamasını duydum.
"Adama kaçık diyorsun ama yemin ederim ki anlattıkların tamamen anlamsız." Sinirle kollarımı Sammy'den kurtardım.
"O zaman onu bana verin size göstereyim." Sammy bir an bana baktı. Sonra yaşlı adama döndü. "Bakın bayım, ben Yourk dükünün oğlu Lord Samuel Edward Black! Bu hanım benim nişanlım ve o elinizdeki ona mı ait?" Yaşlı adam bir kenara durmuş şaşkınlıkla bize bakıyordu. "Sen, o gece paradokstan çıkan sendin." dedi bana bakarak. Tek elle Sammy'i ittim ve adamın sesini hatırladığımı fark ettim .
"Hey sende nesin böyle..." sesi kulaklarımda çınladı.
"Sokakta çarptığım adam sendin." dedim fısıldayarak.
"Sen nasıl geldiğimi biliyorsun!" Bir an kaldım. Ardından bir çığlık attım ve kahkaha ile dönüp Sammy'e sarıldım ve dudağına bir öpücük kondurdum.
"Teşekkür ederim, geri dönüş yolumu buldun."