Bölüm 20

9.3K 717 14
                                    

20.Bölüm

"Büyükanne, 1 haftadır,geri dönüş yolunu arıyoruz ama sanırım Kathy'nin umudu tükendi." dedi Mia. Yaşlı kadın bastonunu yere vurdu.
"Bertha!.." Orta yaşlı kahya içeri girdi. "Bana bir fincan çay getirir misiniz?" Bertha eğilip, izin alarak odadan çıktı.
"Bu olay artık sinirlerimi bozmaya başladı. " Elindeki fotoğraflara baktı. Biri Müzedeki tabloya aitti, diğeri de Kathy'nin cep telefonundan çekilmişti. Her ikisi de Sammy'e aittiler.
"Onu nasıl geri göndereceğiz ki?" Mia oturduğu koltukta dikleşirken içeri giren hizmetliye çayı bırakması için izin verdi.
"Teşekkürler." dedi düşünceli bir halde. Porselen demlikten büyükannesine çay verirken, aklında çözüm üretmeye çalışıyordu.
"Onu Samuel hakkında araştırma yapmaya ikna etmeye çalıştım ama ölüm tarihini öğrenmekten ölesiye korktu. Sanırım ben asla âşık olmayacağım. Aşk berbat bir şey."    Büyükannesi çayından büyük bir yudum alırken gülümsedi. "Büyükbabanızla tartışıp küstüğümüzde aynı Kathy gibi yemeden içmeden kesilirdim. Ta ki onunla barışana kadar. Sanırım o genç adamı görmeden Kathy, eskisi gibi hayat dolu olamayacak." derin bir iç geçirdi. Salonun kapısında emektar uşağını gördü.
"Ne vardı Cadbury?" Emektar uşak elinde telefon ile içeri girdi.
"Efendim, telefon Bayan Katherina'ya." Yaşlı kadın düşünceli bir şekilde sordu.
"Kim arıyor?" Cadbury oldukça şaşkın gözüküyordu.
"Nişanlısı olduğunu söylüyor."

1817 Londra

Sabah esneyerek uyandım. Nedense kendimi oldukça mutlu hissediyordum. Yastığa yüzümü gömdüm. Kokusu tüm genzimi doldurdu ve gece yaşadıklarımızın görüntüleri zihnime üşüştü. Tüm hayallerim gerçek olmuştu, o kadar güzel ve o kadar ateşliydi ki. Onu tanımadan önce nasıl bir hayatım olduğunu bile unutmuştum. Gülümseyerek onu kendime çekmek için yatağın diğer tarafına yöneldim. Boşluk... Elimi saran, yalnızca çarşaflardı. Hızla gözlerimi açtım ve bu kez boşluğu gözlerimle gördüm. Tanrım olamaz... Üzerimdeki çarşafı çektim ve yataktaki kan lekesi ile her şeyin bir rüya olmadığını anladım. Yataktan fırladım ve giyinme odasına yöneldim. Kapıyı açıp hızla merdivenlerden indim. Tanrım, lütfen lütfen aklımdaki olmasın. Kapıda Edmount'la karşılaştım, yüzünden ve elindeki kâğıttan gerçeği anladım. Beni terk etmişti.
"Dostum, çok üzgündü.O kadar çok ağlıyordu ki.." Elimdeki notu belki onuncu kez okuyordum.
"Samuel Edward Black, eğer bir şansım olsaydı. Bu sabah senin kollarında uyanmak isterdim. Ama bir şansım yok. Beni asla bırakma derken hissettiklerim buydu ama ben seni bırakmak zorundayım Sammy. Tüm yaşamım boyunca seni bir gün dahi aklımdan çıkarmayacağım. Senin Kathy'in..."    

  Lanet olası kadın benim koynumdan çıkıp beni terk etmişti. Bunu bana nasıl yapardı. Kalbim karanlıkla boğuldu, bir an acıdan öleceğimi sandım. Bana gerçekten âşık olduğunu düşünecek kadar aptaldım. Notu katladım ve cebime koydum. Yavaşça ayaklandım.
"Edmount, her şey için teşekkürler ama uzun zamandır biriktirdiğim işler var. Onları tamamlamalıyım."  dedim. Tam ilerliyordum ki. Edmount beni durdurdu.
"Bunu yapma dostum.Bunu kendine yapma, bir dahaki dolunayı bekle ve onun.." Elimle onu susturdum.
"Bu konu bir daha açılmamak üzere burada kapandı. Eğer tekrar açarsan, seninle ilişkimi keserim." En yakın dostum, üzgün bakışlarla bir iki adım geri çekildi. Hızla çalışma odama girdim ve biriken işlerime yoğunlaştım.

"Saatlerdir çalışma odasında ne yemek yiyor nede dışarı çıkıyor. Sence Dük'e haber vermeli miyiz."  dedi Leydi Clara, tombik vücudundan beklenmeyecek bir çeviklikle salonda turluyordu.
"Leydi Clara, sakin olun lütfen. O güçlü bir adam ve bununda üstesinden gelecek."  Leydi Clara aniden durdu.
"Sen Bilirsin Edmount, Kathy onu neden terk etti. Onu o kadar severken neden bıraktı." Genç adam bir an ne demesi gerektiğini bilemedi. En doğrusu küçük bir yalandı. Çünkü eninde sonunda birbirlerine kavuşacaklarına inanıyordu. Gerekirse onu döverek dolunayda o geçitten geçirecekti. En önemlisi bu bir aylık süreyi en hafif şekilde atlatmaktı.
"Kız kardeşi Mia, hastaydı ve Sammy gitmesine izin vermedi. Oda her şeye rağmen gitti."  Leydi Clara sinirden kızardı.
"Ah Tanrım! Bu adam bazen çok bencil olabiliyor. Kızın ona tahammül edememesine şaşmamak gerek." dedi sinirle. Edmount sinirli olan Leydi Clara'yı omuzlarından tutup durdurdu.
"Şu anda üzerine gitmemek en iyisi. Acısı büyük ve gururu peşinden gitmesine engel oluyor." Leydi Clara'nın gözleri ışıldadı.
"Edmount, onu birkaç gün yalnız bırakalım da aklını toparlasın. Ardından onun aklını çelmek için kimin devreye girmesi gerektiğini biliyorum ben." Leydi Clara tombik elini uzatıp, Edmount'un yanağını okşadı.
"İyi akşamlar çocuğum."  Topuklarının arkasından dönerek salondan çıktı. Edmount o anda Clara hala'nın göründüğü kadar saf olmadığına kanaat getirdi.

  Yaklaşık bir ayın işini hiç durmadan ara vermeden 6 saatte bitirmiştim. Şimdi yapacak bir işim kalmamıştı ve bu lanet olası evden bir an önce çıkmalıydım. Evin her köşesine kokusu ve anısı sinmişti. Bu masada çalışırken çocuk gibi masanın üzerine tünemesini hatırladım. Yatmaya gitsem odamda yaşadıklarımı hatırlamak beni çıldırtırdı. Mutfak, salon, yemek odası... Tanrım tüm eve sinmişti sanki anıları. Dirseklerimi masaya dayadım ve ellerimi saçlarımın arasına soktum. Utanmadım, yalnızca kalbimin acısını ve özlemi hissettim. Ardında bıraktığı karanlıkta boğuldum ve ağladım. Hıçkırarak, katıla katıla ağladım. Erkekliğimden yada makamımdan utanmadan, aşk için ağladım. Ona olan özlemim öylesine kavurucuydu ki. Geride kalan olduğum ve istenmediğim için ağladım. Çünki Tanrı biliyor ya Kathy, onunla gitmemi istese bir an bile tereddüt etmezdim. Ama beni burada arkasında bırakmıştı. "Kathy"... diye haykırdım.. Giderken bir şey unutmadın mı aşkım... Beni unutmadın mı?

Ertesi günü o evden ayrıldım ve Londra merkezdeki evime yerleştim. Clara hala'yı babamların yanına yolladım. Ailem, herkese nişanlımın ailesini ziyarete gittiğinden bahsediyordu. Başka kadınların kollarında rahatlamak istiyordum ama gördüğüm her yüz onun yüzüydü. İçki kadehlerinde boğuldum. Sarhoşluğun arkasındaki pusuya bıraktım kendimi ama ayıldığımda yine aklımda o vardı. Bu öylesine berbat bir şey ki, ölmek istedim. Yaşasam da nasılsa bu nefes almaktan ibaretti. Neredeyse tüm ayı, barlarda, kumarda ve alkolde geçirmiştim ve bu yüzden bu sabah kalktığımda başım her zamanki gibi çatlarcasına ağrıyordu. Kapım çalındığında hiçbir şeyi umursamadan kapıdakine küfür ettim. Kapı yavaşça açıldı ve çalışma odama bir çift boyalı yeni bot girdi. Başımı kaldırdığımda Edmount'u gördüm.
"Selam dostum, lanet olası her gün buraya uğramaktan bıkmadın mı?" Yere eğildi ve elimdeki şişeyi aldı.
"Sen lanet olası bir ay boyunca sızmaktan bıkmadın mı?" Ayaklandım.
"O şişeyi bana geri ver." Edmount şişeyi kapıdaki uşağa teslim etti ve kapıyı kilitledi.
"Bu hafta içinde baban 3 kez seni görmeye geldi, tam bir aydır her hafta yaptığı gibi ve sen yine onu geri çevirmişsin." dedi sorgularcasına.
"Onun canı cehenneme! Clara hala'nın duygusal taktiklerini biliyorum. Karşıma oturacak ve annemle Kathy'nin birbirine ne kadar benzediğinden ve onun peşimden gitmemden dem vuracak. İstemez." Edmount etrafı incelerken konuşmaya devam etti.
"Pekâlâ, sevgili dostum sana birkaç soru sorup gideceğim. Sonra bayılana kadar içebilirsin." Homurdanarak koltuğa attım kendimi ve ayaklarımı sehpaya uzattım.
"Soru 1: Onunla yattın mı?" Hızla başımı ona çevirdim.
"Sana ne?" Etrafa bakmaya devam etti. Beni umursamadı.
"Soru 2:Korundun mu?" Sözleri ile bir anda tüm alkolü vücudumdan attı. Korunmuş muydum? Tanrı aşkına hayır! Ama Edmount bana acımadı. "Soru 3: Şu anda sevdiğin kadın,21. yüzyılda senden hamile bir şekilde gelmeni bekliyor olabilir, sorun şu ki bu gece dolunay ve sen ne yapmayı düşünüyorsun?" Bu olabilir miydi? Kathy, benden hamile... Gözlerimin önüne siyah saçlı beyaz tenli ve mavi gözlü bir kız bebek geldi. Heyecandan titredim. Karnında benden bir parça. Tanrı biliyor ya peşinden gitmeyi o kadar çok istemiştim ki. Ama elle tutunur bir bahanem yoktu ve şimdi Edmount bilerek bunu bana sunuyordu. Kathy, beni istiyor mu bilmiyorum ama bu kendi gururumu korumak için harika bir bahaneydi. Edmount yavaşça karşımda dikildi ve bana bir viski şişesi uzattı.
"Kaldığın yerden devam et." Elindeki şişeye baktım ve bir hamlede uzanıp aldım. Ardından duvara fırlattım ve parçalanışını seyrettim.
"Lanet olası, şu anda baba olabilirim ve sen beni sarhoş etmeye mi çalışıyorsun. Andreeeee...."
Ben oda hizmetlime seslenirken. Edmount'un arkamdan güldüğünü duyabiliyordum.

DARTMOUND SERİSİ 1 AŞK YÜZYILIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin