Bölüm 11

10K 747 3
                                    

11.Bölüm

Bana ne oluyordu böyle... Metresine gitmişti. Elbette gidecekti, benim geldiğim yüzyılda da yatak arkadaşlığı yok muydu? Peki, neden kendimi bu kadar kötü hissediyordum. Neden dün gece o gelene kadar uyuyamamıştım. Tanrım... Bu kadar çok mu arzuluyordu o kadını ki gelmesi sabahın 3'ünü bulmuştu. Derin bir nefes aldım. Daha önce tanıdığım hiçbir erkeğe benzemiyordu. Bir insan hem bebeksi hem kışkırtıcı hem de fazla ürkütücü olmayı nasıl başarabilirdi ki. Bazen aşırı sevecen ve kibar, bazen de kırıcı bir domuz olabiliyordu. Kafam nasıl geri dönebileceğimle meşgul olacağına, durmuş bu iri adamı düşünüyordum. Evden dışarı çıktığımda henüz hizmetliler bile uyanmamıştı. Yavaş adımlarla bahçede ilerlerken, tan yeni ağarıyordu. Evet, uyuyamamıştım. Sammy'nin kaçta geleceğini merak etmiştim. Geldikten sonrada o kadını beni öptüğü gibi öpüp öpmediğini düşünerek uyuyamamıştım.

Daha sonrada kendime daha fazla işkence yapmaktan vazgeçip, dışarı çıkmıştım. Etrafıma bakındım, kafamı dağıtmam gerekti ve mutfakta yaşadığımız maceradan sonra onunla olan anılarım tazeyken orada yemekte yapamazdım. Ahıra yöneldim. İçeri girdiğimde etrafın oldukça temiz olduğunu gördüm. Büyükannem her hafta sonu bizi arkadaşının at çiftliğine götürürdü. Bu sayede Mia ile at binmeyi öğrenmiştik. Ahırdaki atların yavaşça yanından geçerken ürkmelerine şaşırmadım. Ne de olsa ben bir yabancıydım. Gözlerim ilerlerken atların üzerinde gezindi o vahşi güzellikteki yüzü ve siyah yeleleri gördüm. Ona doğru ilerledim. Hayvan ilk başta şahlandı korkarak. Bense gözlerimi ondan ayırmadan sakince konuştum.
"Sakin ol. Sen gördüğüm en güzel şeysin."  Burnundan soluyarak bana baktı. Sonra başını sallayarak kişnedi ve ben yavaşça ona doğru elimi uzattım.

  Beyim zonkluyordu ve ben gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Kapı birkaç kez daha çalındı. Başımı yastığımın altına koydum ve kapıyı çalanın kolunun kopmasını diledim. Ardından kapı açıldı.
"Lordum." Bu oda hizmetlimdi.
"Defol Andre." Bir boğaz temizlenmesi gibi çıkan öksürük sesinden sonra tekrarladı.
"Lordum, leydi Evangeline..." Onun adı aniden gözlerimi açmama neden oldu. Hızla yastığı başımdan çektim ve yatakta doğrulup Andre'ye döndüm.
"Çabuk konuş!" dedim heyecanla.
"Onu bulamıyoruz." Bir an donup kaldım. Geldiği gibi aniden gitmişmiydi. İstediğim bu değimliydi? Hayır, değildi. Onun gitmesini istemiyordum. Lanet olası o mavi gözleri tekrar görmek için ruhumu şeytana satardım. Aniden yataktan fırladım.
"Ne demek bulamıyoruz." Andre bir an yerinde huzursuzca kıpırdandı. "Şey Martha'nın dediğine göre yatağı hiç bozulmamış ve Siyah İnci ahırda yok. Seyis bir eyer takımının da kayıp olduğunu söylüyor."  O an gözümde onun siyah inci'nin üzerinden düşen görüntüsü belirdi.
"Lanet olsun, siz ne işe yararsınız! Onu giderken görmediniz mi?" Andre utançla başını eğdi.
" Hemen git seyise haber ver, bana Tristian'ı hazırlasın." Andre koşarcasına odadan çıktı. Lanet olası kadın, ya başına bir şey geldiyse, eyeri aldığına göre atlara karşı tecrübesiz değildi ama Siyah İnci normal bir at değildi. Uzun eğitim döneminden sonra bile bana dahi huysuzlanıyordu. Bir anda aklımda binlerce senaryo ve binlerce görüntü üşüştü. Ellerim terledi ve nabzım hızlandı. Çok uzun zamandır ilk kez Tanrıya yalvardım.
"Lütfen, Tanrım ona bir şey olmasına izin verme." Nasıl giyindiğimi ve ahıra gidip Tristian'a nasıl bindiğimi bilmiyorum. Altımda huzursuzlaşan atı dengelemeye çalışırken Clara hala'nın sesi ile düşüncelerimden sıyrıldım.
"Hepsi senin hatan Samuel Edward Black. Seninle bunu sonra konuşacağız, âmâ onu bulmadan sakın gelme. " Kızgınlıkla bana bakan bir çift yeşil göze odaklandım.

  Clara hala tamamen uysal bir kadındı ve onu ilk kez bu kadar öfkeli görüyordum. Yatak giysisi ile karşımda durduğuna göre haberi alır almaz yanıma gelmiş olmalıydı. Bana sinirle biraz daha baktıktan sonra topuklarının üzerinde dönerek eve yöneldi ve ben onun arkasından bakarken hala nerede hata yapmış olabileceğimi düşünüyordum. Kathy'nin ortadan kaybolması neden benim suçumdu ki. Atı gideceğim yöne doğrulttum ve hızla yola koyuldum. Umarım fazla uzaklaşmamıştı.
 
  Daha önce bunu yapmalıydım. At ile özgürce dolaşmayı özlemiştim. Atı yavaşça durdurdum ve kenarında olduğumuz gölete baktım. Yavaşça attan indim. Hayvan hala huzursuzdu ama en azından gergin değildi. İndikten sonra başından tuttum ve onu okşadım. Alnımı atın yüzüne dayadım ve ona bir öpücük kondurdum.
"Sen harika bir atsın. Teşekkür ederim." dedim. Sanki beni anlamışçasına yelelerini savurdu. Onu bıraktım. Önce bana baktı, sonra başını yerdeki çimlere gömdü. Bense biraz yorgunda olsam güneşin tadını çıkarmaya çalıştım.

DARTMOUND SERİSİ 1 AŞK YÜZYILIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin