22.Bölüm
Bu kez uyumayacaktım. Bu kez gitmesine izin vermeyecektim. Buraya hamile olma olasılığı ile geldiğimi biliyorum. Bu bahaneye tutundum. Ama onu o yatakta korunmasız bir şekilde ağlarken bulduğumda tüm gardım indi. Buraya geldim çünkü hala ona delicesine aşığım ve kaybetmek istemiyordum. Beni sevdiğini söyleyişini duyduğumda yaşamımda ne zaman daha mutlu olduğumu hatırlamadığımı fark ettim.
Kollarımın arasında yatan güzelliğe baktım. Kömür siyahı gür saçları yastığı ve kolumu kaplamıştı. Arzudan kızarmış yanaklarına ve öpülmekten şişmiş dudaklarına baktım. Boğuk tutkulu mavi gözlerine kaydı gözlerim. Gri hareleri daha belirgindi. Pürüzsüz beyaz tenini okşadım. Düşlerimden bile daha güzeldi. Onu kollarımın arasında tutmak için her şeyimi feda edebilirdim. Ona baktım, bana aşkla bakan mavi gözlerine ve kalbimde tek bir ağırlığın kaldığını hissettim.
"Katherina Evengeline Darmount. Tanrı şahidimdir ki karanlık ruhuma ve kalbime bir ışık gibi doğan seni her şeyden çok seviyorum." dedim fısıltıyla. Gülümsedi ve yanağından bir damla yaş daha aktı. Lanet olsun ağlamasını istemiyordum. Yataktaki çıplak bedenini kendime doğru çektim ve başına bir öpücük kondurdum.
"Ağlama sevgilim, kendimi berbat hissediyorum." Hızla benden uzaklaştı ve eliyle yanaklarından süzülen yaşları sildi.
"Bense kendimi çok mutlu hissediyorum. Sanki gerçekleşmeyecek bir rüyadayım." dedi titrek sesle.
Ona baktım, hayatımın anlamı olan kadına..
"Kathy, dolunaya..." Ellerini dudaklarıma bastırdı.
"Konuşma!" dedi sulanmış gözlerle. Gülümsedim.
"Sen olmadan hiçbir yere gitmem." dedim ve burnumu onun küçük burnuna sürttüm sevgiyle.
"Beni sakın bırakma! Sammy." Dudaklarına bir öpücük kondurdum. O kadar güzel ve o kadar tadına doyulmazdı ki.
"O zaman evlen benimle, düşesim ol!" Yavaşça uzaklaştı kollarımdan, sulanmış mavi derinlikleri ile bana baktı.
"Sammy!" diye fısıldadı. O anda kalbimi bir korku kapladı. Hayır demesinden korktum. Beni tekrar hayatından çıkarmasından.
"Seni seviyorum Lordum. Seni çok seviyorum." Kaşlarımı alayla kaldırdım.
"Bu evet mi demek." Bir kahkaha attı.
"Samuel Edward Black, tüm kalbimle senin eşin olmak için çıldırıyorum." dedi ve ben onu sıkıca kendime çektim. Sarıldım, içime çekmek istercesine... Sonra tek hamlede onu altıma aldım ve büyük bir açlıkla öpmeye başladım.
Yaklaşık bir saat sonra yatakta birbirimize sarılmış bakarken birden panikledi ve yataktan fırladı.
"Aman Tanrım, Sammy kalk. Büyükannem ve Mia evdeler." Hafifçe doğruldum.
"Sakin ol tatlım. Mia ile tanıştım. Şunu söylemeliyim ki çok hoş ve anlayışlı bir kız. Beni karakoldan çıkardıktan sonra buraya getirdi ve sorunlarımızı çözmemiz gerektiğini söyledi. Akşam yemeğinde büyükannenle gelecekmiş. Yani evde değiller." Elimle yataktaki boş yere vurdum.
"Şimdi uslu bir kız ol ve yanıma gel." Hala ayakta çarşafa sarılı şaşkınca bana bakıyordu.
"Karakolda ne işin vardı?" dedi. Gülümsedim.
"Paradokstan geçtim ve buraya geldiğimde adeta şok oldum. İnsanlar beni acayip bir şekilde süzüyorlardı. Her yerde o metal şeylerden ve akın akın insanlardan vardı. Bu yüzyıl çok kalabalık. Sonra seni bulmak için ne yapacağımı düşünüyordum. Derken iki hırsız beni ara bir sokağa çekti yaka paça ve soymak için bana saldırdılar. Bende onları biraz hırpaladım. Yaklaşık 2 haftadır demirlerin arkasındayım. Adamlara gerçeği anlatmak için çıldırdım. Sonunda sözlerimden sıkılmış olmalılar ki. Seni aradılar. Mia'da gelip benim için ödeme yaptı ve beni oradan çıkardı."