KARANLIK

35.4K 951 157
                                    

Multimedya Nazlı.

Siyah bir aydınlık. Gözlerim karanlıktan kamaşıyordu. Nerde olduğuma bakmak istesem de hiç birşey göremiyordum. Kocaman bir sessizlik hakimdi etrafta. Canım acıyordu. Neresinin ağrıdığını bilemesem de dayanılmaz bir acı hissediyordum. Kendimi bile goremiyordum bu karanlıkta.

Hissettiğim kadarıyla bir sandalyede oturuyordum. Ellerim ve bacaklarım bağlıydı. Çözmeye bile çalışmadım. Burdan çıkamayacağımı biliyordum.

En son ne olmuştu? Elif'e kaçması için yardım ediyordum evet. Kurtulmuş muydu? Bana çaresizce o sözleri söylerken yardım etmek istemiştim. Gözleriyle bana yalvarırken nasıl geri çevirebilirdim. Ben burda hergün ölüyordum. Elif haklıydı. Burda yaşamaya alışmak aptallıktı. Ben artık iyice batmıştım, olurum yoktu ama Elif.. Elif kurtulmalıydı.

Ben onda saflığımı görüyordum. Ben onda kirlenmemiş halimi görüyordum. Bu yüzden başından beri ona yakın olmaya çalışmıştım.

Acaba ne olmuştu? En son onu asansörün önünde görmüştüm. Sonrası bulanıktı. Yakalanmış mıydık? Muhtemelen öyleydi. Belki bir ihtimal Elif kurtulmuş olabilirdi ama benim burda ellerimin bağlı olmasının başka bir sebebi olamazdı.

Soğuk zeminde ayak sesi duyduğum da kimin geldiğini görebilmek için gözlerimi kıstım. Ama hala karanlıktı. Ayak sesleri yaklaştıkça tedirginliğim artıyordu. Sonunda ses kesildi. Bir anda başım da bir ışık yandı. Karşımda Sait'i görünce içimden buz gibi bir şey aktığını hissetmiştim. Bakışları sanki bedenimi delip geçiyordu.

"Benim arkamdan iş çeviremeyeceğini daha öğrenemedin mi lan sen!" Suratıma yediğim tokatla sandalyeyle birlikte yere düştüm. Ağzımda keskin metal tadı dolaşmaya başlamıştı.

"Kaldırın şu orospuyu!" Adamlar beni hızla kaldırdığın da kendimi yeni bir darbeye hazırladım. Bugün belki de ölecektim.

"Artık akıllandığını sanıyordum. Onca dayak onca işkence seni uslandırır sanmıştım. Ne diye tutuyorum lan sizi elimde!" Çıldırmış gibi duruyordu. Elif kaçmış olmalıydı. Yoksa böyle çileden çıkmazdı. Çıkar mıydı?

"Ulan sürtük ulan sürtük! Senin yüzünden ne oldu lan biliyo musun?! Ulan elimde ki en büyük fırsatı kaçırdım lan ben!" Elif kesinlikle kurtulmuştu! Şurda ki halimi umursamadan sevindim.

Bir an kendimden geçip bir oh çektim. Bunu yapmamla beraber Sait ateş saçan gözleriyle bana döndü. Bir yere sinmek istedim. Yer yarılsada beni içine alsa istedim. Korkuyordum. Ne kadar Elif'in kurtulmasına sevinsem de şu an burda büyük ihtimal ölecektim. Ben ölmemek için bunlara katlanırken yine ölecektim. Hayatın bana kötü bir şakasıydı bu.

"Ulan bir de seviniyor musun?! Allahın belası orospu! Kızı kurtardın da ne oldu? O şimdi seni kurtarabilecek mi? Seni elimden kim alacak lan?!" Sait parmaklarıyla çenemi kavramış sıkıyordu. Öyle güçlü sıkıyordu ki ya dişlerim ağzıma dökülecekti ya da çenem içine göçecekti.

Hırsla çenemi savurduğun da inanılmaz bir rahatlama hissettim. Ama bu fazla uzun sürmedi. Sait boğazıma yapıştığın da zaten düzensiz olan nefesim iyice yok olmuştu. Ciğerlerim biraz hava için bana yalvarıyorlardı. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Burda her türlü çaresizdik.

Gözümden yaşlar durmaksızın akarken artık ciğerlerimin havasızlıktan patlayacağını biliyordum. Ölümü yavaş yavaş hissediyordum. En acısı da buydu belki. Ölümünün bile bir başkasının elinden olması. Onda bile özgür olamadım ben. Son nefesimi verirken bile çaresiz gittim...

****

"Nereye gidiyorsun mavi göz?"

Ensemde hissettiğim nefesle adetâ donup kaldım. Fısıltı gibi çıkan sesin kime ait olduğunu bilmiyordum. Bir anlık şoktan sonra kendimi koruyabilmek için hızla arkama döndüm.

Masum Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin