Dostunu Yakın Tut, Düşmanını Daha Yakın

516 64 43
                                    

Gülnihal Pare 

Annemin tüm dikkati üzerimdeydi yine. Nereye gidiyorsun Gülnihal, ne yapacaksın dışarıda, kiminle görüşeceksin, yoksa hayatında biri var da bizden gizliyor musun, gibi onlarca sorunun muhatabı olmaktan, her sabah sorguya çekilmekten yılmıştım. Ne istedilerse yapmıştım oysa. Nebahat denilen kadının dediklerini de birebir uymuştum. Ama benden bu kadardı. Artık gerisi, doksan artıda gol gibi ağlarıma yuvarlanacak olan adamın İsrafil düdüğü çalmadan karşıma çıkmasına bağlıydı.

'' Sen yine bir işler çeviriyorsun ya, dur bakalım!''

''Annecim, bende seni seviyorum. Hoşça kal. Görüşürüz. Cüss. Adios. Bay! ''

Sırtımda çantamla evden tüyüp durağa koşturdum. Saniye ucuyla otobüse yetişmeyi başardım. Neredeyse şoförlerle akraba çıkacaktım. Onlar da bu halime aşina olduğundan bıyık altından bana gülüyorlardı. Her zamanki yerime nefes nefese kuruldum. Az bir zaman sonra yanıma kır saçlı ama fazlasıyla modern, pembe rujlu, altın kız diye tabir edebileceğimiz bir teyze oturdu. Her şey buraya kadar olağandı. Asıl sorun devamında gelişen sohbetti. Beni epey zamandır aynı otobüs içinde yolculuk ettiğimiz için takip ediyormuş. Sözüm ona çok beğenmiş. Tabii kendine değil; oğluna. Hem de benden hemen hemen 20 yaş büyük olan, babam yaşındaki oğluna. Dört evlilik yapmış birde. On tane de çocuğu varmış. Evliliğin olmazsa olmazları olan yat ve katı da eklemeyi unutmuyor tabii teyzemiz. Arabası da Ferrari imiş. Yaşı gözümü korkutmasınmış. Olduğundan daha gençmiş. Dinledim. Gerçekten sabırla cümlesini sonlandırmasını bekledim.

'' Ne diyorsun kızım ? Bak hemen hayır deme. Bir düşün derim ben. Bu devirde kısmetin ayağa geldiği kolay kolay görülecek bir şey değil.''

'' Vallahi teyze, eğer oğlun beni nüfusuna evlatlık olarak alacaksa tamam. Ama diğer türlüsü mümkün değil,'' diye iğnelediğimde kadın önce bir kızarıp bozardı. Ardından da;

'' Terbiyesiz! Alay mı ediyorsun benimle sen ?'' diye lafı dokundurup yanımdan kalktı. Asıl alay edilen bendim be! Alnımda EKKK yani 'evde kalmış kız kurusu'falan mı yazıyordu da ipini koparan bana sarıyordu anlamıyordum ki. Hadi sarıyordu, bari biraz kriterlerimle çelişseydi. En sonunda tüm bu baskılara isyan edip kendimi ekranlara atacaktım. Ama bunun için de kalıcı olmamı sağlayacak acıklı bir hikaye türetmeliydim. Ne bileyim; annemin üvey olması lazımdı mesela. Babamdan gizli dayak yiyor olmalıydım. Ya da geçmişte ailemin isteği dışında bir evlilik yaşamalıydım, onlarda bana sırtını dönmüş olmalıydı. Bazen evlilik programları da formatı şaşırıp Sinan Çetin'e bağlayabiliyordu olayı. Bana o kapının ardından çıksa çıksa koca bir -affedersiniz ama-'Niğde'nin N'si Adıyaman'ın A'sı ile Hakkari'nin H'si çıkardı. Toz bulutunu andıran düşüncelerim eşliğinde yolu yarılamıştım bile. Eğer Gülperi hatun babam ile bu kadar sık içli dışlı olduğumu bilseydi var ya, yemin ediyorum dalağımdan girer, böbreğimden çıkardı. Tanıyorum sonuçta anamı. İstedi mi psikopata bağlardı o çenesiyle. Derin bir soluk alıp bahçe kapısından içeri girdim. Babam da kendi halinde, mütevazi, kutu kutu odaları olan küçük bir evde yaşıyordu. Fakat evi kiraydı. Bu yüzden zaman zaman ek işlere de gidebiliyordu. Hele de maaşı yüklü ise.

'' Benim prensesim mi gelmiş, hoş gelmiş,'' diyen babamı aynı sevgiyle kucaklayıp öptüm.

'' Baş belam diyecektin herhalde. Neredeyse haftanın dört günü buradayım.''

'' Şikayetçi değilim!'' diyen yakışıklı babama gülümserken kolumu beline doladım. Bahçesine bayılıyordum. Yağmur da her an indirdi indirecek gibiydi. Yine de ısrarımda galip çıkan taraf ben olunca çaylarımızla soluğu her zamanki yerimizde, masamızın etrafında aldık. Sohbetimiz klasik konular üzerinde dönüp dolaşıyordu. Babam maddi ve manevi olarak her sıkıntımda yanımdaydı. Bu yüzden ondan hiçbir şeyimi gizlemezdim. Ona geçtiğimiz günlerde başıma gelen olayları birebir aktardığımda zaman zaman bana kızdı, zaman zaman da kahkahalarına mani olamadı.

GÜLNİHAL-TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin