Bir dizi sözcüğe hükmeden kalem
Kaleme hükmeden ince, kemikli parmaklar
Parmakları yöneten bir ben
Ben ama bana çok yabancı bir beden
Soluk benizli, çökük çehresi
geniş omzu ve sivri çenesi
Bir ben ki benden çok uzak hisseden
Geceler boyu buram buram yalnızlığı
içine, ta içine çeken-
"Patron, iznin olursa erken çıkacağım?" dedim alayla Chanyeol'ün masasına kalçamı dayarken. Yayın evindeki işimden dönüşte bürosuna gelip dosya işlerinde ona yardım etmiştim. Bunu sık sık yapardım, eve döndüğümde baş başa kalacağım kasvetli duvarları biraz bekletmemde herhangi bir sakınca görmüyordum. Chanyeol bazen beni maaşa bağlayacağını söyleyerek dalga geçiyordu fakat bu durumdan memnun kaldığına emindim, yanına aldığı stajyer her işe yetişmekte güçlük çekiyordu.
Başını eğip burnunun kemerine oturmuş gözlüğünün üzerinden bana baktı. Ciddi tavrı kahkaha atmak istememe sebep olmuştu fakat ellerimi bacağımın üzerinde birleştirip şirince gülümsemekle yetindim. Bu davranışların bende ne kadar iğreti durduğunu tahmin edebiliyordum, o da bunu belli edercesine gözlerini devirdi.
"Nereye gideceksin?" dedi kucağındaki dosyaya dönerken.
"Jongin'in davetinden bahsetmiştim. Oraya gideceğim."
"Ah.. beni davet etmemesi üzücü. Bir eksi puan yazıyorum yeni adayımıza." diyerek masasındaki müsvedde kağıtlardan birine rastgele çizik attı. Dalga geçtiği her halinden belliydi.
"Yeni aday mı?" dedim üzerinde çizgi olan kağıdı avucumda buruştururken. Top haline getirip odanın girişindeki çöp kutusuna basketbol oynuyormuşçasına fırlattım. Kalemini masaya bırakıp bacak bacak üstüne attıktan sonra konuştu.
"Evet? Luhan gittiğinden beri bahsettiğin tek kişi bu adam. Ve bu da Jongin'i otomatikman yeni aday haline getiriyor."
"Bu.. Bu şekilde söylemek ne kadar doğru bilemiyorum." derken başımı önüme eğdiğimi fark ettim. Kendimle ilgili psikolojik tahliller yapabileceğim bir andı. Kabullenemediğim şeyler yüzüme anne tokadı gibi çarptığında afallıyordum, savunma sistemlerim devre dışı kalıyordu. Üstelik Luhan'ın gidişi tamlaması ve Jongin isminin aynı anda bir araya gelmesi içimdeki duygu çatışmasını körüklemişti.
"Yeteri kadar doğru. Luhan arkasına bile bakmadan siktir olup gitti, bunu kabullenmiş olduğunu varsayıyorum. Bu yüzden yeni biriyle tanışman gayet doğal bir adım."
Sabit tuttuğu ses tonu ciddiyetini gösteriyordu. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda samimiyetini belli etmek istercesine elini dizime koyup sözüne devam etti.
"Ve buna sevindiğimi itiraf etmeliyim. Jongin'le ne aşamadasınız bilmiyorum ama sana iyi geldiği aşikar. Mutlu olmaya çalış."
"Mutluluk şimdilerde, hiç sevgi görmemiş bir sokak köpeğine sarılmak kadar tehlikeli." dedim tüm ciddiyetimle. Gözlerini devirip dizime vurdu ve sandalyesinde döndü.
"Bana edebiyat yapma şimdi, geç kalacaksın. Güzel bir gece geçir yarın detayları alırım."
Görmese de gülümseyerek masadan kalktım ve ceketimi alıp bürodan çıktım. Eve giderken düşünecek birçok şeye sahiptim, bunların başında Jongin geliyordu. Yaklaşık bir ay aradan sonra onu yeniden görecek olmam tarifi zor hislerin rüzgarıyla aklımı karıştırıyordu. Geçen bir ay boyunca yanımda olmasını istediğim, müziğine ihtiyaç duyduğum anlar olduğu kadar gittiği için minnettar hissettiğim zamanlar da olmuştu. Nihayetinde onunla biraz daha fazla vakit geçirirsem bu duruma alışacağımı biliyordum, bir şeylere alışmaktan korktuğumu dile getirmekten de yorulmuştum üstelik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HURT//Sekai
FanfictionÇift: Sekai/Kaihun bir şeyler oldu bazı şeyler güzel, belirsiz, zamansız. seyrettim sahnede oynanan bir oyunken hayatım çıkıp akışı değiştiremedim seyrettim oyunu yönetecek gücüm varken, oturup sahne perdelerinin alev alışını seyrettim bir kibrit...