Multi: Mavi Alaska
Keyifli okumalar!
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın *-*
15.Bölüm✍
Kar taneleri usul usul yeryüzüne inerken, ben gökyüzünde takılı kalmıştım.
Rivayete göre kar taneleri yeryüzüne inene kadar birbirine değmezdi. Bu her ne kadar imkansız gibi görünse de, doğruydu. Ancak düşününce insan şaşırmaktan alıkoyamıyordu kendini. Milyonlarca kar tanesi nasıl olur da birbirine değmeden tamamlardı ki yolculuğunu?
Belki de kendilerine dokunulmasını istemiyorlardı. Benim gibi.
Eğer bembeyaz bir kar tanesi olsaydım; erimekten korkar, kimse bana dokunsun istemezdim. Ama ben maviydim. Bana dokunsalar büyüm bozulurdu; laciverte dönerdim.
Nedensizce kendime benzettiğim kar taneleri yolculuğunu tamamlayıp yeryüzüyle buluşurken, yukarı doğru kaldırmaktan yorulan boynumu esnettim. Deniz'in dersten çıkmasını beklerken anlık esen bir rüzgarla, bahçede bulmuştum kendimi. Hava epey soğuktu ancak bunu umursamamaya çalışıyordum. Bazı şeyler yapılmalıydı. Bir kedinin başı okşanmalı, bir çocuğun gülümsemesine sebep olunmalı ve bazen de öylece durup karın yağışı izlenmeliydi. Belki hayatım boyunca birçok şey için geç kalmıştım. Mesela çocukluğum pencere kenarında; dışarıda kardan adam yapıp, kartopu oynayan çocukları izlemekle geçmişti. Ancak artık geç kalmaya niyetim yoktu. İçimden geçeni yapacaktım. Küçük de olsa, yaşanmayan anılar insanda ukde kalabiliyordu. Bu yüzden yaşamak gerekiyordu; yarın son günmüş gibi yaşamak...
Bunları az önce düşünmüştüm. Bir kar tanesi taşımıştı hafızamdaki silik anıyı ve gözlerimin önünden geçmişti tüm hayatım, bir filmin son gösterimi gibi. Elle tutulur mutlu anım pek yoktu. Küçükken annemin bana aldığı kırmızı botlar mutluluktu benim için. Babamın bir keresinde başımı okşayışı da bir mutluluktu. Belki de mutluluk tam önümdeydi ama ben göremiyordum. Olabilir miydi? Bu umuda tutunabilir miydim sahi? İnsan; hayatı boyunca tutunacak bir dal, sığınacak liman arayışı içerisindeydi. Benim tutunacak dalım da, sığınacak limanım da yine ben olmuştum. Kendi kendime yeterim sanmıştım; ancak bazı şeyleri de fark ediyordum. Eksik hissediyordum.
Tanımlayamadığım bir eksiklikti bu. Hiç varolmamış bir şeyin yokluğunu çekmek gibiydi. Ne istediğimi bilmesem de istiyordum. Sanki yarımdım; tam olacağım günü bekliyordum.
İç çekip kollarımı kendime daha sıkı sardım. Soğuğun bazı şeyleri uyuşturduğu doğruydu ama düşünceler kesinlikle buna dahil değildi. Zihnim savaş alanı gibiydi ve savaştan geriye kalan ganimetler pek de iç açıcı değildi. Nedense her şey bana şu sıralar karışık geliyordu. Hep bir çelişki içerisinde kalıyordum.
Başımı yere indirip karları incelerken dalıp gitmiştim ancak tam başımın üzerine aldığım darbe beni kendime getirmeye yetmiş; kabuslu, derin bir uykudan uyanıyormuş hissiyatıyla yerimden sıçratmıştı. Aniden oluşu beni biraz da korkutmuş, dudaklarımdan fırlayan kısa çığlığa mani olamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denizin Mavisi
Romantik"Deniz ile gökyüzünü ayıran o ince çizgiye astım hayallerimi. Bazen bir rüzgar esti, savurdu düşlerimi. Bazen de yağmur yağdı, damlalar değdi tenime. Umut en güçlü silahımdı. Ben hep bekledim, o hiç gelmeyen gemiyi. Geleceği günün hayaliyle, ne dün...