twenty five

4K 262 7
                                    

Baekhyun çadırla aynı renkte olan uyku tulumunu sağ tarafa serip düzeltti. Çadırın girişinden hışırtılar, ardından Chanyeol içeri girmişti.

"Yatıcak mısın?"

"Hayır." Baekhyun tulumunun fermuarını da çekip geriye döndü.

"Çıkar mısın? Çıkıcamda." Chanyeol'u ayağıyla iteklemeye çalıştı. Ama tabiki öküz oğlu öküz kıpırdamamıştı bile.

"Çekilir misin?"

"Asıl sen çekilir misin?"

"Ne demek asıl sen çekilir misin?" Dizleri üzerinde durup hödüğe baktı.

"Çekildiğin için sağol." Baekhyun'un bıraktığı boşluktan yararlanıp kendini tulumun üstüne yüz üstü attı. Eşortmanının arka cebinden telefonunu çıkarıp baş ucuna koyup dik dik Baekhyun'a baktı.

"Ne?"

"Ne ne?"

"Niye bakıyosun?"

"Bakamaz mıyım?" Bu sefer sırt üstü dönüp ellerini başının altında birleştirdi.

"Kim demiş?"

"Sen dedin."

"Yoo~"

"Öyle olsun." Bir dizini kırıp kendin dogru çekti. Gözlerini kapatmış hafif hafif soluyordu.

"Ben gidiyorum."

"Git."

"Kokmuş." Homurdanarak çadırdan çıktı. Fermuarı yarıya kadar çekip kapattı. Çadırlarına çokta uzak olmayan iki gruptan birinin yanına gitmek için çıkardıği spor ayakkabılarıni tekrar giydi. Giy, çıkar, giy, çıkar... Çok sinir bozucuydu.

Kuru yapraklar ayağının altında çatırdıyordu ve bu birkaç kişinin ona dönmesine neden olmuştu.

"Hey! Baekhyun!" Duyduğu kısık sesle grubun arkasından el sallayan kadına doğru ilerledi. Odunun patpatladığı küçük kısmına çömelip paçalarını silkeledi.

"Nasılsın?" Kadın kısık sesle konuşup bir elini bacaklarına sararken diğer eli ile Baekhyun'un sırtını okşuyordu. Kısık sesle konuşuyordu çünkü elinde gitar ile şarkı söyleyen genci dinleyen kişilerin tepkisini almak istemiyordu.

"İyi gibi. Sen?"

"Ben senin ablan yaşındayım. Saygılı ol biraz." Yakasız tişörtten yararlanarak ensesine hafifce vurdu.

"Aman be! Ne vuruyosun ki?!" Kısık ses tonunu biraz yükseltip ensesini ovdu. Bu kadının eli aşırı derecede ağırdı. Chanyeol'un yanına dönderirken arada sırtına vurup fighting diyordu ve bunun acısını Baekhyun çekiyordu.

"Hala devam ediyorsun. Otuz altı yaşındayım ben. Noona diyceksin. Noona." Tekrar vurup ensesini tuttu.

"Ayş! Geldiğime pişman oldum. Gidiyorum ben." Ensesindeki eli çekip hızlıca çadıra doğru ilerledi.

Hala fermuarı yarım açık olan çadırın fermuarını tamamen acıp içeri girdi. Büyük ayakları zorlukla çekip fermuarı kapattı. Herifin sığırdan farkı yoktu.  Hemen yanındaki tuluma girip üstünü kapattı. Şu pozisyonunda sinir hastası patronuyla yüz yüzeydi. Tabi Chanyeol uyuyordu orası ayrı mesele.

Telefonunun hala çantasında olduğunu bilmesinin rahatlığıyla gözlerini yumdu.

"İyi geceler."

"İyi geceler." Ağzından fütursuzca çıkan kelimelerden karşılığını almıştı.

ㅤㅤmiss. parkㅤ[chanbaek texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin