Bacakları artık onu taşıyamaz duruma gelmişti. Kalbi, göğüs kafesine delicesine dövüyor ve nefes alış verişini bir işkence haline getiriyordu. Boğazı kurumuş, neredeyse birbirine yapışmıştı. Çöl güneşi tepesinde parlayarak, kurumuş, çatlak dudaklarını bile sızlatacak kadar yüksek bir sıcaklığı yeryüzüne yayıyordu. Bir kurşun sesiyle birlikte kolunda hissettiği yanma sendelemesine neden oldu.
"Lanet piç kurusu," diyerek fısıldadı ve daha hızlı koşmaya başladı. Üzerinde geleneksel Arap kıyafetleri vardı ve kafasıyla ağzı puşi ile sarılıydı. Yalnızca gözleri ortadaydı. Ne yazık ki ayakları başka bir mevzuydu. Ağır asker botları yüzünden hem zor adım atıyor, hem de her adımda acı çekiyordu. Arkasındaki adamların giderek yaklaştığını bilmekten çok hissediyordu. Arapça konuşmalar kulağına çalındığında kendini daha da zorladı ve var gücüyle koşmaya devam etti.
Bir kurşun sesi daha geldi. Neyse ki bu sefer bir yanmayı da beraberinde getirmemişti. Iskalamış olmalarına şükrederek, çölün ortasındaki kayalıklara yöneldi. Bu kayalıklar kurtuluşu olabileceği gibi mezarı da olabilirdi. Yine de denemek zorundaydı. Kayaların arkasına geçtiği sırada bir kurşun hemen dibindekine saplandı ve etrafa küçük parçalar saçtı. Eliyle yüzünü koruyarak sırtını kayalara dayadı ve hızlı bir şekilde nefes alıp vermeye devam etti. Açık kahverengi - kızıl klasik çöl kayaları ateşten daha sıcaktı ama umurunda değildi. Arabanın motor sesi giderek yaklaşırken yere yapıştı ve neredeyse nefes dahi almayarak yerde sürünmeye başladı.
Adamlar çok yaklaşmışlardı. Kendi aralarında, onu yakalarlarsa yapacakları iğrenç şeylerden bahsediyorlardı ama umursamadı. Bir oyuk bulduğunda sessizce şükretti ve yarım metre çapındaki oyuğa kendini itti. Bir fare üzerinden atladığından kılı bile kıpırdamamıştı.
İçeriye yerleştikten sonra bir kaya parçasını girdiği deliğe doğru ittirerek girişi kapattı. Dışarıdan bakıldığında, o taşın arkasında bir oyuk olduğu anlaşılamazdı. Derin bir nefes aldı ve eli, göğsünün üzerindeki madalyona giderken karanlıkta gözlerini kapadı. Avuçlarında sımsıcak duran metal madalyon, neden burada olduğunu hatırlatıyordu. Buradan kurtulmalıydı ve bunu mümkün olan en kısa zamanda yapsa gerçekten iyi olurdu. Sonra bildiği en iyi şeyi yaptı ve bekledi. Sonunun ne olacağını bile bilmeden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ters Köşe
RomanceKaranlık sırlar, hız kesmeyen kovalamacalar ve hepsini etkileyen gizemli bir masal... Eren Türkoğlu'nun hayatı mükemmeldi. Ailesine tapıyor, işini fena halde seviyor ve her şekilde gününü gün ediyordu. Cazibesiyle etkileyemediği hiçbir kadınla tanış...