Gölge önce cevap vermemiş. Prenses, gözlerini kısarak kiminle karşı karşıya olduğunu anlamaya çalışmış ama nafileymiş. Zifiri karanlık, görüşünü fazlasıyla engelliyormuş. Kılıcını daha sıkı tutmuş ve bir kez daha, korkusuzca bağırmış.
"Sana kim olduğunu sordum!" Gölge hafifçe titreşmiş. Prenses, bir adım öne çıkarak gölgeye yaklaşmış. Sonunda gölgenin ne olduğunu anlamış. Kambur, beli bükülmüş, upuzun beyaz saçları olan ve elinde bir asa taşıyan yaşlı bir adammış. Üzerinde eski püskü bir pelerin varmış ve ince vücudunun daha da sıska görünmesine neden oluyormuş. Göz çukurları içeriye doğru göçükmüş ama kafasını kaldırıp ona baktığında, Prenses adamın onu görebildiğinden neredeyse eminmiş.
"Ben kadim büyücüyüm." Adamın sesi tıpkı ismi gibi kadim bir çağdan gelircesine gıcırtılı ve kalınmış. Prenses tedbiri elden bırakmadan adama yaklaşmış. Büyücü, hiç yerinden kıpırdamıyor ama yüzüyle Prensesin hareketlerini takip ediyormuş.
"Benden ne istiyorsun?" Kadim büyücü Prensese cevap vermemiş. Bunun yerine kollarını ve asasını yukarıya kaldırarak Prensesin daha önce hiç duymadığı bir dilde bir şeyler mırıldanmaya başlamış. Prenses içinin garip bir korkuyla dolduğunu fark etmiş. Büyücü bir süre sonra yüzünü yeniden Prensese çevirip, gök gürültüsü gibi bir sesle konuşmuş.
"Ben senden bir şey istemiyorum. Sen benden bir şey istiyorsun."
***
Gecenin sonunda, kafasında minik bir fötr şapka ve önünde 'sweet' yazan minik bir önlükle sehpanın üzerinde oturan Tahsin, son derece depresif görünüyordu. Merve halen sincaba aşk dolu gözlerle baktığından, Kaya'nın hoşnutsuzluk seviyesi de azami noktaya ulaşmıştı.
"Tuvalete gidiyorum bahanesiyle tüm evi arayıp sincabı bulduğuna inanamıyorum, abla." Ozan'ın bıkkın sesine aldırmadan gülümseyen Merve, kardeşinin yanağına bir öpücük kondurdu.
"Kıskanma, Ozan. Seni de halen çok seviyorum." Ozan inanamaz gözlerini ablasına dikti ve kafasını iki yana salladı. Eren, sırıtarak adamın ıstırabından aldığı zevki açıkça belli ediyordu. Nehir, arkadaşını teselli etmek istercesine omzunu sıvazlayınca, Eren'in yüzündeki ifade zevkten düşmanlığa evrildi. Üstelik de Darwin'i bile hayrete düşürecek bir hızla!
"Yeni işinden memnun musun, Nehir?" Kaya'nın sesi, Merve'yi görmezden gelmek istercesine hoşnutsuz çıkmıştı. Nehir, adamın sert yüzüne bakarak hafifçe gülümsedi.
"Evet! Hayal ettiğimden daha güzel. Binlerce tarihi esere erişimim var ve araştırmalarımı istediğim gibi sürdürebiliyorum." Eren, kızın heyecanlı bir şekilde konuşmasına ve gözlerinin parlamasına yüzünde sevecen bir ifade ile baktı.
"Tüm o incelemeler sırasında ellerin yaralanmıyor mu?" Kaya, gerçekten ilgili bir şekilde konuşmuştu. Nehir adama yumuşak bir bakış attı.
"Elbette yaralanıyor ama önemli değil. Ben öyle her dakika manikürümün bozulup bozulmadığını kontrol eden kadınlardan değilim." Eren, kızın gayet normal söylediği sözler üzerine hafifçe irkilerek abisine döndü. Tam tahmin ettiği gibi Kaya, kardeşine pis pis sırıttıktan sonra öne doğru eğildi ve yüzünde, sert hatlarını daha da yakışıklı gösterecek bir gülümseme ile konuşmaya devam etti.
"Harikasın, Nehir! Düşünsene, bir de sürekli manikürünü kontrol eden erkekler var." Eren, gözlerini kısıp dudaklarını birbirine bastırdı ve inatla ona bakmayan abisini süzmeye başladı. Nehir, acı bir biber yemiş gibi yüzünü buruşturunca Kaya kahkahayı bastı.
"Öyleleri mümkünse benden uzak dursunlar." Nehir'in sözlerini duyan Eren yüzündeki hayreti gizleyememişti. Kaya kahkahalarını durdurmakla meşgulken, Ozan Tahsin'i taciz etmeye devam eden ablasını huzursuz bir şekilde göz hapsinde tutmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ters Köşe
RomanceKaranlık sırlar, hız kesmeyen kovalamacalar ve hepsini etkileyen gizemli bir masal... Eren Türkoğlu'nun hayatı mükemmeldi. Ailesine tapıyor, işini fena halde seviyor ve her şekilde gününü gün ediyordu. Cazibesiyle etkileyemediği hiçbir kadınla tanış...