Yatağında sessizce uzanıyorsun. Penceren açık, hafif bir esinti düşüncelerini takip ediyor. Gözlerin tavanda, zamanın geçmesini bekliyorsun. Uyumak neden bu kadar zor? Topukların yatağa değerken sessizce merak ediyorsun. Bilinmezliğin seni sürüklemesini bekliyorsun. Yıllardır uyumamış gibisin ama sadece gözlerini tamamen kapatmayalı 3 gün geçmiş.
Öylece uzanıyorsun. Bütün hislerin tamamiyle açık, çıkan bütün hışırtıyı, ara sıra kulağına gelen baykuşun yüksek sesle ötmesini duyuyorsun. Gözlerin tamamiyle karanlığa alışmış, odanı bütün ayrıntılarıyla görebiliyorsun.
Aniden bir gıcırtı işitiyorsun. Geceleyin dolaşan salak köpeğinin sesi olduğunu düşünüyorsun. Kafanı yastığa gömüp uyumaya çalışıyorsun.
Başka bir gıcırtı, çarpma sesinin ardından duyuluyor. O anda kalkıp komidinin üstündeki silahına uzanıyorsun. "O da neydi öyle?" Vahşice nişan alıp odanın etrafında dönüyorsun. Pencerenin dışında biri var. Sürünerek delikten yaklaşıyor. Yüzü tamamiyle bembeyaz, kaşları yanık siyah ve kanlı kırmızı bir gülümseme... Saçları uzun, siyah ve keçe gibi. Beyaz kapşonlu bir switshirt giymiş ve üzerine siyah bir madde bulaşmış ki onun kan olduğunu tahmin ediyorsun. Sana saldırıyor, üstüne atlayıp seni yatağa sıkıştırıyor. Kulağına şu 2 kelimeyi fısıldıyor:
"SADECE...UYU!"
Gözleri olduğu tahmin ettiğin yere bakıp kendini yukarı çekip ona bakıyorsun "Kim olduğunu zannediyorsun? Odama öylece dalamazsın!"
O şey de sana bakıyor. "Bekle...ne?"
Sinirli sinirli bakıyorsun. "Ve neden benim LANET OLASI yatağıma yatıp uyumamı istiyorsun? Belki konudan sapmış olabilirim ama HAYIIIR bana KENDİNİ göstermek zorundasın!"
Pencereye yürümeye başlıyor. "Ben-ben sadece kendi yoluma gitmek istemiştim...-heh". Gecenin karanlığında pencereye atlayıp gözden kayboluyor.
Silahını tekrar komidinin üstüne bırakarak yatağına uzanıyorsun, iç çekerken sesli konuşuyorsun.
"Yüce tanrım...zamane insanları"