"Gerçekten iyi hissetmiyorum Aras. Biraz kendimle baş başa kalmam lazım." Kupada kalan kahveyi kafama dikip boş fincanı sehpaya bıraktım.
"Ama güzel bir gece olacak inan bana, içeceğiz, eğleneceğiz." Onun neşeli hallerini bile şu an çekecek durumda değildim.
"İstemiyorum, sen git." Gözlerini devirip derin bir iç çekse bile hiçbir şey söylemiyor.
Dedemin yanından döneli bir hafta oldu ve bir haftadır hiç tadım tuzum yok. Okul tatil olduğu için uğraşacak hiçbir şeyim yok. Bütün gün evimde pinekleyip duruyorum ve sürekli yemek yediğim için kilo bile aldım. Aynalara küsmüş gibi hiç kendimle ilgilenmiyorum.
Aras hazırlanmak için lavaboya gittiğinde oturduğum koltukta kayıp yatış pozisyonuna geçtim. Büyük ihtimal birkaç saat içinde uyuya kalacaktım. Uyku unutturuyordu tüm olup biteni. Bir nevi dindiriyordu acıları ama eğer rüyalarına girerse o acılar işte o zaman yapacak bir şey bulamıyor insan. Uyusa bir dert, uyumasa bir dert. Hatta bin dert.
"Ciddi ciddi gelmiyor musun yani?" Aras'ın son ısrarcı çırpınışları gülümsememe neden oldu.
"Ciddi ciddi gelmiyorum. Git ve benim yerime de eğlen." Ona göz kırpıp koltukta yan döndüm.
"Beni bekleme, geç gelirim." Deyip eğildi ve saçlarıma bir öpücük bıraktı.
Sesimi çıkarmadan gidişini izledim. Evin sessizliğiyle baş başa kaldığımda gözlerimi kapattım ve bir süre öyle durduktan sonra yeniden açtım. Sessizlik, kimi zaman huzur veriyor insana. Kimseler olmayınca kendini dinliyorsun, kendi dertlerine kulak veriyorsun, kısaca kendini anlamaya çalışıyorsun. Fakat sessizlik kimi zaman çok rahatsız ediyor. Bir bakıyorsun onca şey üst üste gelmiş hayatında ama sen öylece duruyorsun. Canın yanıyor, yaralar kanıyor ama sen hala dik durma gayretindesin. Sessiz olunca daha bir acı oluyor gerçekler.
Yerimden kalkıp camdan dışarı baktım. Kapkaranlık gece dertlerin üzerine örtülmüş bir örtü gibi. Pislikleri gizleyen, dertleri gizleyen, üzüntüleri gizleyen... hemen hemen her şeyi gizleyen bir örtü gibi. Ürkünç olmasına rağmen huzur verici. İnsan güvende hissediyor.
Işıklar titreştiğinde başımı kaldırıp tavana baktım. Birkaç titreşimden sonra salon karanlığa hapsolduğunda kalbim boğazımdan çıkacak sandım. Pencerenin pervazına tutunup derin nefesler almaya başladığımda hızla tülü çekip camı açtım. Akşam esintisi yüzüme çarparken tamamen kararmış olan sokağa baktım.
"Sakin ol kızım, mumlar biraz ileride. Git al ve yak. Çok basit." Gökyüzünden yansıyan ay eşliğinde ve korku tüm bedenimi sarmışken mumlara doğru ilerledim.
Titreyen ellerim çakmağı çakmaya çalışırken eğer biraz daha böyle devam ederse yakamayacağımı biliyordum. Gözlerimi yumup derin bir nefes verdim ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Yeniden denediğimde nihayet başarılı oldum ve mum yandı.
Mumu sehpanın üzerine bırakıp geriye doğru yaslandım ve gözlerimi yumdum. Hızla inip kalkan göğsüm durulmaya başladığında gözlerimdeki ıslaklığı hızla sildim. Bu aralar ağlamaya fazla alışmıştım ve artık ağlamak istemiyordum.
Kapının çalındığını duyunca gözlerim hızla açıldı. Kalbim korkuyla gümbürdemeye başladığında doğruldum. Tak tak sesleri arttı, gelen kişi oldukça ısrarcıydı. Oturduğum yerden kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Karanlık olduğu için kapı deliğinden baksam bile geleni göremiyordum.
"Kimsin?" Dedim sesimin titremesine engel olamazken. Bir süre ses gelmedi.
"Benim," tanıdık sesi duyunca tüylerim diken-diken oldu. Sertçe yutkundum. Gelmiş olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
FanfictionHayat bazen en mutlu olduğunuz zamanda, en sevdiğiniz kişi tarafından canınızı öyle bir acıtır ki... kendinizi kimsesiz hisseder, her dakika isyan eder, avaz avaz sessiz çığlıklar atarsınız birileri sizi duysun, yardım etsinde kurtulayım diye..