7. Bölüm

1.2K 85 31
                                    

Mart,2011

Mart tüm soğukluğuyla gelip çattığında Hande camın kenarına ilişmiş yağan yağmuru izliyordu. Sert damlalar cama çarparken gözleri bahçeye kilitlenip kalmıştı. Tolga akşam üzeri olmasına rağmen hala odasına gelmemişti. Elinde sıkıca tuttuğu romanı yeniden açıp okumaya çalıştığında konsantre olamadı.

Tolga hastanenin müdürüyle arasında geçen uzun konuşma sonunda kendini dışarı attı. Yağmur yağdığından dolayı ortaya çıkan mis gibi toprak kokusunu ciğerlerine doldurdu ve az önce geçen konuşmaları unutmaya çalıştı.

Nasıl olmuştu anlamamıştı ama öğrenmişlerdi. Hastaneden kaçtıklarını öğrenmişlerdi. Nereye gittikleri, kötü bir amaç içinde olmadıkları, Hande'nin mutlu olması hiç kimsenin umurunda değildi. Önemli olan hastalardan birinin -özellikle bir doktor tarafından- izinsiz olarak hastaneden kaçırılmıştı.

Tolga, müdürden son uyarısını aldığında sinirden delirmek üzereydi. Konuşmasına, açıklama yapmasına bile izin vermemişlerdi. Tolga sabahtan beri bunlarla uğraştığı için hala vakit bulup Hande'nin yanına gidememişti. Bundan sonra nasıl gidecekti onu da bilmiyordu. Büyük ihtimal Hande yüzündeki ifadeden bir şey olduğunu anlayacaktı.

Hande derin bir iç çekip bakışlarını ellerine diktiğinde odanın kapısı açıldı. İçinde oluşan mutluluk ve heyecanla kapıya baktığında onunla ilgilenen hemşirelerden birinin geldiğini gördü ve hayal kırıklığına uğradı. Hemşire yine de yüzüne gerçekçi bir gülümseme yerleştirdi ve elindeki ilaçlarla yanına ilerledi.

"Hande, ilaçlarını getirdim." Hande hiçbir şey söylemeden gözlerini yeniden camdan dışarı çevirdi ve cevap dahi vermedi.

"Bunları içmen gerekiyor." Dedi hemşire ısrarla, Hande yine duymazdan geliyordu. Hemşire derin bir nefes verdi.

"Yine ısrarlarına başlarsan doktorlar gelecek biliyorsun." Hande kitabını camın kenarına bırakıp ayağa kalktı ve geriye doğru kaçtı.

"İçmeyeceğim! Kim istiyorsa gelebilir!" Sesini yükselttiğinde biraz sonra doktorların birer birer geleceğini biliyordu ama korkmuyordu artık.

Bahçede hava almasına son veren Tolga merdivenlerden tırmanırken tanıdık sesi duydu. Bağırıp çağıran, çığlık çığlığa bağıran o sesi.. kalbi sıkışmaya başladığında o uyuşuk halinden eser kalmadı. Nefes nefese, hızla çıktı merdivenleri. Açık kapıyı fark ettiğinde yumruklarını sıkıp sinirle girdi içeri.

Hande'nin başında duran doktorları ve hemşireleri fark ettiğinde hemen araya girdi. Hande'nin doktorunu ittirip uzaklaştırdıktan sonra kimsenin ona dokunmasına izin vermedi. Hande hıçkırarak yatağında ağlarken bilekleri zorlandığı için çok acıyordu ve yine büyük ihtimalle moraracaktı.

"Hepiniz çıkın odadan! Hepiniz çıkın!" Doktorlar itiraz etmek isteseler bile Tolga'nın gözlerinden fırlayan ateşler sayesinde odayı terk ettiler.

Odanın kapısı kapandığında duyulan tek ses Hande'nin hıçkırıkları ve derin iç çekişleri oldu. Tolga saçlarını karıştırıp hissettiği yoğun stresle Hande'ye döndü. Şu an bu halde olmasının tek nedeni Tolga'ydı. Biliyordu ve suçlu hissediyordu.

"Hande," dedi sesi kısık çıkarken. Hande'nin kızaran bileklerine bakıp derin bir iç çekti.

"Ağlama ne olur." Ses tonundaki çaresizlik genç kızı biraz daha ağlattı.

"Bak bana güzelim, hadi. Buradayım bak," ellerini tuttu ve yüzünden indirmeye çalıştı. Hande ısrarla ellerini indirmiyordu.

"Gö-Görme," dediğinde Tolga daha fazla meraklanmıştı. Neler olduğunu aşırı merak ediyordu ve biraz daha öğrenemezse çıldıracaktı.

Sessiz ÇığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin