15. Bölüm

1K 73 29
                                    

Merhabalar! Gecikmeden dolayı özür dilerim. Araya birkaç sorun girdi o yüzden yazamadım ama şimdi beraberiz ve benim keyfim inanılmaz yerinde!

Hepinize iyi okumalar, yorumları eksik etmeyin. Öptüm kocaman!

Gözlerim usul usul açılıp nerede olduğumu idrak etmeye çalışırken göğsümün üzerinde duran bir şey nefes almamı engelliyordu. Sol elimle gözlerimi ovuşturduktan sonra göğsümün üzerinde duran ağırlığa baktım.

Tolga; dağılmış saçları, pembe ama kurumuş dudakları, ufak biçimli burnu ve göğsümün üzerine attığı koluyla fazlaca rahat bir pozisyonda uyuyordu.

Boşta kalan eli belimi sıkıca tutuyordu, sanki her an yanından kaçıp gidecekmişim gibi. Onu uyandırmamaya özen gösterip yan döndüm, belimdeki eli biraz daha sıkılaşırken gülümsemeden edemedim.

Ağzında bir şey çiğnermiş gibi çenesi hareket edince çok komik görünüyordu. Uykusunda bunu çok sık yapıyordu ve bende her defasında ona gülüyordum.

Elimi yanağına koyup bir süre öylece bekledim. Sıcak ve sakallı yanağı avuç içimi gıdıklarken alt dudağımı dişledim. Alnına düşen saçı usulca geriye doğru ittirdim, masumluğu boğazımdaki yumruyu tetikliyordu. Onu kaybedecek miyim?

Baş parmağımı biçimli kaşında gezdirip kirpiklerine dokundum. Pamuk gibi yumuşak, başak tarlası gibi sarıydı.. nefesimi kesecek kadar güzeldi. Bir adam ne kadar kusursuz olabilirse o kadar kusursuzdu.

Farkında olmadan gözümden akan yaş burnumun üzerinden geçip yastığa damladı. Yüzünde duran elimi çekip yüzümdeki ıslaklığı hemen def ettim. Yanındayken daha fazla ağlamak istemiyordum.

Parmak uçları ıslak elimi yeniden yüzüne götürdüğümde dudaklarına dokundum, dudaklarının kenarlarına.. kıvrıldığında yaşadığımı hissettiğim, o mükemmel gülüşün sahip olduğu dudaklarına. Derin bir iç çekmemek için kendimi zor tutuyordum, bu yüzden kalbim kasılıyordu.

Yatakta hafif yukarı doğru kayıp başına sıkıca sarıldığımda sanki bu anı bekliyormuş gibi küçük bir çocuk edasıyla göğsüme sığındı. O an büyük ihtimalle uyanıktı ama bunu sorgulamadım.

Kollarım başını sıkıca sararken burnumu dağınık saçlarının içine gömüp derin derin nefes aldım. Hatırlamak istediğim tek koku onun kendine has olan kokusuydu. Onu da yanımda alıp götürmek istiyordum.

Belimde duran kolu beni daha sıkı sarıp aramızdaki tüm mesafeyi kapattı. Nefesini boynumda ve göğsümde hissediyordum. Bu an hiç bitmese, biz boşlukta sarılı halde kalsak.. hatta yok olsak. O yanımdaysa yok olmaya bile razıyım.

"Uzun zamandır bu kadar güzel uyanmıyorum." Sesi boğuk boğuk geliyordu. Ufak bir gülümsemeyle yüzümü saçlarından kaldırdım.

"Ve tabii, uzun zamandır uyuyamıyorum." Kendini geri çekerken fısıldadığı sözler kalbimi sızlatıyordu. Bende uyuyamıyordum, genelde sızıyordum.

"Duygular karşılıklı." Dedim yüzüme eğleniyormuş gibi bir ifade yerleştirirken. Uyku mahmuru gözleri üzerimde gezindiğinde utanıyordum.

"Bana öyle bakıp dokunma yaralarıma." Yüzündeki ufak gülümseme de benim sözlerimle yerle bir olurken artık bende gülümsemiyordum.

İkimizde sessiz kalırken ağırlaşmış hava aramızda süzülüp gidiyordu. Bir şey söylemedi. Öyle bakmıyorum, demedi. Yaralarına dokunmaya çalışmıyorum, demedi. Aksine gözlerinden dökülen tam olarak şuydu; tek tek dudaklarımla dokunacağım o yaralara, kanayan her bir yanını kendi ellerimle saracağım.. dinecek, bitecek hepsi.

Sessiz ÇığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin